Şiir Defteri

TÜRK BİLGESİNİN GÜCÜ (ÖYKÜ)

Yazan: Birturkbilgesi
22.07.2017 / 03:13
847 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
?Suskunlar meclisi' adlı yabancı, bilgelik öyküsünü bilenler bilmeyenlerden çoktur kuşkusuz ki dünyada. Ama şimdi anlatacağım şeyi iki kişiden başka bilen yok: Biri ben, biri de o öyküdeki, o bilge. Bilmeyenlere kısaca anlatayım, bilenlere de kısaca anımsatayım, o öyküyü: Bir bilge, bir tapınağa gider ve oradaki bilgelere, kendilerine katılmak istediğini söyler ama rahipler hiç yerleri olmadığını bilgece ona anlatmak için ağzına kadar su dolu bir bardak verirler ona. O da bir gül dalındaki bir gülden bir yaprak koparıp suyun üzerine koyar ve kendisinin onlara bir yük olmayacağını anlatmak ister bilgece. Tapınaktaki bilgeler de bu ince bilgelik üzerine onu alırlar. Oysa bu olayda bilinmeyen çok önemli şeyler var. Bunları anlatmak zorundayım ki Türk bilgelerinin gücü, değeri bilinsin ve Türk bilgelerini küçük görmesinler. Evet; o bilge önce bana gelmişti. Ben de ona ağzına kadar suyla dolu bardağı vermiştim, yanımda kimseye yer olmadığını incece anlatmak için ve o bana da o şeyi yapmıştı yani ona verdiğim, ağzına kadar su dolu bardağa bir gül yaprağı koyup bana geri vermişti. Bunun üzerine ben de bardağa koyduğu gül yaprağını alıp yerine, havada tek elimle yakaladığım bir karasineği öldürüp koymuştum. Karasinek de ağzına kadar su dolu bardağı hiç taşırmamıştı. Bunun üzerine, başından aşağı kaynar sular dökülmüş, yer yarılmış içine girmiş gibi olup çok utanmıştı öyle ki yüzü utançtan kıpkırmızı olmuştu ve yüzüme bile bakamadan gitmişti. Küçük gördüğü, kolay av sandığı Türk bilgelerinden böyle bir yanıt gelebileceğini anlaşılan ki hiç düşünmemişti; ne de olsa bir Türk, ne yapabilir, ne olabilir, ne becerebilirdi ki, ona göre; Türk, Türkiye, Türkiye'li neydi ki... Benim bu yanıtım üzerine benden ayrıldıktan sonra o bu öyküde sözü edilen bilgelerin yanına gitmiş işte. Gerisini biliyorsunuz; onlar onu almışlar yanlarına, onun gül yaprağı yanıtı üzerine ama burada da bilmediğiniz birşey var: Bu bilge, o bilgelerin, kendisini almak istemelerine karşın onlardan ayrılmış yine bana gelmişti ve bana demişti ki ?Sen almayınca o bilgelerin yanlarına gittim ve sana verdiğim yanıtı onlara da verdim ve beni almak istediler yanlarına ama ben istemedim.' -Neden?; diye sorduğumda bana şunu söyledi: ? Çünkü bendeki bilgeliği görmelerine karşın kendimi beğenmişliğimi yani yanlışımı görmediler çünkü onların ? Yanımızda hiç yer yok.' demelerine inanmamış, karşı gelmiştim; bir bilge, bilgelere inanmıyorsa bilge olmayanlar neden inansın bilgelere. Yani gerçekte onları yalan söylemekle, aptallıkla, beceriksizlikle suçlamış oldum ve onlara inanmadığımı ve bundaki haklılığımı gösterdim ve onlar beni almakla onlar için düşündüklerimi de doğrulamış oldular, bilincinde olmadan. Onlar bendeki bilgeliği gördüler ama bu yanlışımı görmediler ve benim yanlışımı görmemekle kendi yanlışlarını da görmemiş oldular. Oysa sen bendeki yanlışı gördün ve beni almadın. Sen tümümüzden daha çok bilgesin. Sana hoşçakal demeye geldim çünkü biliyorum ki bu konuşmama karşın yine beni almayacaksın çünkü gerçekten alabilme olanağın olsaydı alırdın, ikiletmezdin bile ve eğer şimdi beni alırsan sen de kendinle çelişkiye düşmüş olursun ve sana da güvenim yok olur. Sen doğru olanı yaptın ve yine doğru olanı yapacaksın. Hoşçakal.' Evet olay tümüyle böyle olmuştu işte. Evet onu gerçekten alamazdım çünkü yerim yoktu. Olanağım olsaydı, dediği gibi, ikiletmezdim, alırdım; bir bilgeyi yanıma almayacağım da başka kimi alacağım. Batı da, Batının dalkavukları da Türkiye'yi, Türkiye'lileri, Türk bilgelerini hep küçümsemiş, dışlamıştır. Bu yüzden bu gerçeği açıklamak zorunda kaldım. Bu yozluğa artık bir son vermek gerekirdi. Hani şu hep anlatılır ya ülkemizde, batılıları övmek, kendimizi mutlulukla küçük görmek için: Bir Batı ülkesi, başka bir Batı ülkesine sanayi, bilim ve teknoloji gücünü göstermek için demiri zamanında düşlenemeyecek kadar incelterek küçük bir parça gönderir; öteki ülke de o incecik, küçük demir parçasının baş kısmına bir delik açar, geri gönderir ve böylece dikiş iğnesi doğar. İşte biz de adamın öyküsünü böyle deler geri göndeririz. Onlar Batıysa, Batılıysa biz de Türkiye'yiz, Türkiye'liyiz. Onlara da dalkavuklarına da hodrimeydan. Ne mutlu Türkiye'liyim diyene! Ne mutlu Türk'üm diyene! Bu da böyle bir öykü işte; yaşanmış, olmuş... Necdet Gürçiftçi İnternetde yayınlandığı zaman: 2010-Temmuz
Düzenleme: 22.07.2017 / 03:31
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Tormentor
  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir