En Yeni Şiirler
SEÇELİMSeçimde seçim kimi seçelim derhal seçim
Hırsızları, sapıkları fitnecileri barındıranları mı
Soyunu inkâr eden lanetlik Yahudi dönmeleri mi
Müslümanlıkla Alakası olmayan Münafıkları mı
Yoksa gavurlara yalakalığı medeniyet sananlar mı
Dinini vatanını satmaya hazır olanları mı seçelim
Yazar: Babacan
ZALİMLİKLERE ZAM GELDİAvukatlık icat olalı suçlar suçlular çoğaldı
Doktorlar hastaneler eczaneler çoğaldı
Hastalıkların hastaların sayısı kat kat arttı
Huzura güvene sağlığa darbeler çoğaldı
Devlete Millete Kendine güven askıda kaldı
İblise tapan Yahudi şeytani zihniyet kazandı
Müslümanlar insanlık sahipsiz ezik garip kaldı
Yazar: Babacan
Uyan Ey GönlümUyan Ey Gönlüm
Serdar Yusuf
Yine efkârlı gönlümde
yüzler yatar ?
sessiz, donmuş,
bir zamanın aynasında çatlamış suretler gibi.
Uyan ey gönlüm,
kış uykusundan kalk!
Zamanın kirli elleri
güneşi soldurmasın gözlerinde.
Doğunun ışığıyla açılan bakışın,
batının gölgelerinde kapanmasın.
Yılları aylara zincirleme,
eksik bir göz, fazla bir kalp,
hiçbirine sığınma.
Gösterişin ta kendisidir eksilmek.
Solan bir çiçek durur dalında ?
bülbül, sıradan bir geceye ağlar.
Gerçek mi sandın ateşi,
yoksa gülüşlerde yanmayı mı?
Belki de yanmak,
var olmaktan daha gerçektir.
Bir an gelir,
bakışın gamzede kaybolur,
saçlarının kokusu sarhoş eder havayı,
ve her tebessümünde
biraz daha gömülürsün kalbimin derinliğine.
Uyan gönlüm!
Dinle:
Yaprakların fısıltısı, toprağın nabzı,
yağmurun dudaklarından süzülür ömür.
Aşkın ateşine dök ruhunu,
her yudumda yeniden yan.
Her yanışında biraz daha doğ,
biraz daha unut acıyı.
Zamanı yeminleri kurban et,
ama unut onları ?
çünkü hakikat,
bulutlarda yankılanan bir sessizliktir.
Ateş saçlarına düşerken yıldırım gibi,
yokluk dağılır,
ve gidişler utanır var olmaktan.
Uyan ey gönlüm,
mevsim sonbahar!
Nice kışlar gördün sen,
bahar hasretinle yanmış.
Kilitli diller, kafesli yürekler,
sahte sevgilerin takviminde çürümüş umutlar.
Ve sen hâlâ inandın.
Bir beyaz sütun gibi,
içi boş ? ama dimdik duran,
yalnızlığın bile estetik bir duruşunda.
Sarhoş bir bilgelik gibi
suskunluğa yaslanmışsın.
Uyan ey gönlüm!
Uyku sana yakışmaz artık.
Hangi çağ saklayabilir bu yangını,
hangi bağır eritmez seni içinde?
Belki ellerine uzak kalırsın yarının,
ama bil:
bir bakışın yeter
ay'ı ikiye bölmeye.
Ve kızıl saçlar...
Seni bekler.
Bir başak tadında,
olgun, sessiz, yakıcı.
Yanağında tutsak bir sabah,
şiirinde kekre bir cennet.
Ve her ne kadar acıysa da ?
vazgeçilmez.
Yazar: Serdaryusuf
Şiirsel Dörtlük 262hoş muhabbet derde deva
ağzındaki tatlı dilin
seherlerde şu gönlümü
bülbül eden gonca gülüm
Ahmet kölecoğlu 2025
Yazar: Kölecioğlu
YÜZSÜZLÜK YER YERİNDEBoy pos yerinde
Yalakalık özünde
Şahsiyet yerlerde
Yalanlar çok dilinde
Arsızlık her hareketinde
Eziklik gösteriş maskesinde
Korkaklık yüksek çıkan sesinde
Ar perdesi yırtılmış yüzsüz her yerde
Yazar: Babacan
En Yeni Düz Yazılar
Ey Baba OğlumEy Baba Oğlum
Yapboz misali bir hayatın içinde buldum kendimi.
Her parçası bir yere ait gibi görünsede, hiçbirini yerine oturtamıyorum. Bir yerde bir yanlışlık, bir haksızlık var. Hazmedemediğim, kabul edemediğim bir eksiklik.
Zaman geçtikçe değerlerimiz yıprandı; geride mağdur bir aile, sessiz bir çığlık kaldı.
Bu yanlışın cevabı yok, sesi yok. Gücü aşan tutuklu demirler, puslu pencere camlarının ardında görünmeyen yasaklı bir derya gibi... O denizin dalgalarında bir cevap saklı mı, kim bilir?
Belki de değerimizdi, belki de düşlerimizi gerçeğe dönüştürmeye çalışırken kendimizi yanlış insanlara teslim ettik. Rüya gibiydi her şey... Yaşların tuzunu silip, bir yudum gülümseyebilmek için ne çok çabaladık.
Her güneş doğduğunda, yelkenin rüzgârı özgürlüğe essin isterdim.
Hayata gönüllü olduk bir kere; mücadele ettikçe hayat da bize cevap verecektir. Bir kapı kapanır, ama diğeri açılır ? bunu bilmeliyiz.
Doğru düşünmek aklı güçlendirir.
Kendimizle barıştığımızda, mutluluğun anahtarı elimizdedir.
Bugünün bereketi vicdan, kazancı iyiliktir.
Güzel günler seni bekliyor, ama sabır da sensin baba oğlum, sensin?
Yaşamın terazisinde her şeyi yaşamak varmış.
Bazen dirhem yanlış tartsa da sonunda hak yerini bulur.
Hayat, sahnesinde herkese bir rol vermiştir ? önemli olan o rolü iyi okuyup anlamaktır.
Kısa melodiler eşliğinde, arada hüzzam çalsa da, yaşam devam eder.
Ve dostluklar?
Ne yazık ki bazıları dikiş tutmaz.
Menfaatle örülmüş yalan dostluklar artık seni şaşırtmasın. Zamanla tanımak, anlamak daha kolay oldu. Artık dostluğa verdiğin değeri biraz daha akılla ölçersin.
Unutma, en sadık dost sevgidir ? o da sende fazlasıyla var.
Oda arkadaşlarına selam söyle.
Allah hepinizi özgürlüğün sesinde korusun.
Seni çok seviyorum oğlum çok
Annen
Yazan
Seslendiren
Klip
Aynur AVCI
Aynuravcı@Videoları
Yazar: fasıl
Asılsız Kurgu 2Devranı devin yıllarının birinde yaz ayları bitmiş sonbaharın sonunda hasat yapılmış kış ayları için hazırlıklar tamamlanmış yazın ürünü yetiştirmenin sonbaharda hasadı harman etmenin yorgunluğunun atılacağı sıcacık yuvalarda ve köy kahvesinde günlerin geçeceği anı zaman gelmişti buda hakkıyla hak edilmişti ürün bol hasat iyi herkes mutluydu Artık havalar soğumuş kış kendini göstermeye başlamıştı günlerden bir gün öğle geçmiş ikindi bitmiş akşam başlamış hava kararmıştı Dermansız derde düşmüşçesine durmadan derdim derinlerde diye diye dövünerek dolaşan davranış durumu delik deşik durmuşun damadı davarcı davut Akşam yemeğini yedikten sonra avradına diyoki avrad sen çayı demle çocuklarla için ben kalkıp varam Karanlıktan korkan kestaneci koca kulaklı kadirin kuzeni kezbanın komşusunun kızının kocasının kardeşi kişnişçi kubilayı alam kahveye gedek çayı orda içerim diyo avradıda tamam herif amma geç kalma emi diyo tamam geç kalmam diyo kalkıp gidiyo Karanlıktan korkan kestaneci koca kulaklı kadirin kuzeni kezbanın komşusunun kızının kocasının kardeşi kişnişçi kubilayı evinden alıp köyün kahvesine doğru yürüyorlar giderken yolda Karanlıktan korkan kestaneci koca kulaklı kadirin kuzeni kezbanın komşusunun kızının kocasının kardeşi kişnişçi Kubilay diyoki ikindi vakti Çifçi çetinin çiflinde çebiç çobanlında çalışan çadırı çuvaldan çakırın çocunun dükkanına öteberi almaga gettidim orda Yürenden yaralı yıllardır yarasından yılmış yıpranmış yavaş yavaş yürüyen yakası yırtık yakubun yegeni yıldırımla karşılaştım ona akşam gaveye gelecenmi dedim oda gelecem dedi bende dedimki Dermansız derde düşmüşcesine durmadan derdim derinlerde diye diye dövünerek dolaşan davranış durumu delik deşik durmuşun damadı davarcı davut gelip beni alacak bizde gelecez bir gişi daha bulur gözel bir okey oynarık hemi dedim oda he valla şöle çaylarımızı yudumlayarak oynarık akşamın geyfini çıkarrık dedi sona dediki o zaman ben gelirken Akşamdan akşama acıkan acıkıncada azıcık açmayla aşure atıştıran açlığa alışkın ayakkabıcı alinin akrabası ayrancı ademide alıp gelem dedi bende tamam eyi olur dördü tamamlamış oluruk gözelcene oyunumuzu oynarık dedüm eyü demüşüm hemi oynarık eyü demüşün oynarık oynamasınada Akşamdan akşama acıkan acıkıncada azıcık açmayla aşure atıştıran açlığa alışkın ayakkabıcı alinin akrabası ayrancı adem oyunları okkabazca oynayıp oynadığı oyunu oyuncaklaştırarak oynuyor oyunu oyuncaklıştırarak oynayıncada oyun oyun olarak oynanmıyor oyun oyun olarak oynanmayıncada olmuyor tadı kalmıyor Karanlıktan korkan kestaneci koca kulaklı kadirin kuzeni kezbanın komşusunun kızının kocasının kardeşi kişnişçi Kubilay doru sölüyon haklısın ama önce konuşuruk doru düzgün oynamağa söz verirse onan oynarık yoksa başka birini çarrık diyo Dermansız derde düşmüşçesine durmadan derdim derinlerde diye diye dövünerek dolaşan davranış durumu delik deşik durmuşun damadı davarcı davut tamam o zaman olur diyo bu arada gaveye varıyorlar içeri girip içerdekilere selam verip bir masaya oturup birer çay söylüyorlar çaylarını daha bitirmeden içeri Yüreğinden yaralı yıllardır yarasından yılmış yıpranmış yavaş yavaş yürüyen yakası yırtık yakubun yiğeni yıldırımla Akşamdan akşama acıkan acıkıncada azıcık açmayla aşure atıştıran açlığa alışkın ayakkabıcı alinin akrabası ayrancı adem giriyor selam verip oturuyorlar onlarda çaylarını söylüyorlar çaylarını içerlerken Karanlıktan korkan kestaneci koca kulaklı kadirin kuzeni kezbanın komşusunun kızının kocasının kardeşi kişnişçi Kubilay eee dört tamamlandına göre okeyi istiyekmi gaveciden ne diyonuz diyo sonra birden haa şunuda konuşak karar vermeden önce diyo ve Akşamdan akşama acıkan acıkıncada azıcık açmayla aşure atıştıran açlığa alışkın ayakkabıcı alinin akrabası ayrancı ademe dönüp diyoki bak oyunu oyuncaklaştırarak oynayacaksan oynamayak oyunu oyunca oynayacaksan oynuyak olurmu çünkü herkes senin oyunu oyuncaklaştırarak oynamanı sevmiyo diyo Dermansız derde düşmüşcesine durmadan derdim derinlerde diye diye dövünerek dolaşan davranış durumu delik deşik durmuşun damadı davarcı davutda diyoki he valla doru sölüyo oyunu oyunca oynuyacaksak oynuyak yoksa oynamuyak diyo Akşamdan akşama acıkan acıkıncada azıcık açmayla aşure atıştıran açlığa alışkın ayakkabıcı alinin akrabası ayrancı adem tamam söz oyunu oyuncaklaştırmadan oyunca oynuyacam oynuyak hadi diyo hepsi tamam o zaman diyolar gaveciden okeyi istiyorlar bire çay daha söylüyorlar güzel güzel oynadıkları oyunun oyuncaklaştırılmadan oynanmasından dolayı memmun memmun oyun bitene kadar ikişer üçer çay daha içerek oyunlarını oynuyorlar oyun bitince Dermansız derde düşmüşçesine durmadan derdim derinlerde diye diye dövünerek dolaşan davranış durumu delik deşik durmuşun damadı davarci davut diyoki arkadaşlar gaveye gelirken avrada söz verdüm geç kalmıyacam diye onun içün ben kalkıp artık eve gedem bana müsaade diyo sona hepsi evlerine gitmeye karar veriyorlar herkes kaçar çay içtiyse gaveciye çay paralarını ödüyorlar evlerine gidiyorlar
Kölecioğlunun naçizane fikri her ne kadar aslı mümkün asılsız kurgu olsa da köy hayatını yaşamak güzeldir toprağın bereketi çayır çimenin kokusu koyunların kuzuların meleşmesi tohumun filiz filizin başak başağın hasat hasadın harman edilmesi kışın yuvada çoluk çocukla çorbanın sıcaklığı ne hoş ne güzel
Ahmet kölecioğlu 2025
Yazar: Kölecioğlu
Acılarım Yağar SaçlarımaAcılarım Yağar Saçlarıma
Her sabah aynı sessizlikle uyanırdı. Perdeden sızan solgun ışık, duvarlarda gölgeler bırakırdı; sanki geçmişi hâlâ oradaydı, dokunulmasa da hissedilirdi.
Kadın aynaya baktı. Gözlerinde bir yorgunluk vardı, ama o yorgunluk öyle tanıdık, öyle yerleşik bir duyguydu ki artık ondan korkmuyordu.
?Acılarım yağar saçlarıma,? dedi usulca.
Evet? acıdan kaçmamıştı; o acıyı giyinmiş, saçlarına kadar sindirmişti.
Bir zamanlar sevmişti, tüm kalbiyle. Ama giden, bir gün dönmemek üzere gitmişti. Ardında ne büyük bir boşluk, ne büyük bir sessizlik kalmıştı? Yine de yaşam durmuş değildi.
Kadın, sobanın yanında duran sandalyeye oturdu, eski bir atkıyı dizlerine aldı.
?Toplarım acılarımı kucağımda??
Gerçekten de öyleydi. Her anı, her kırık söz, her bekleyiş ? birer iplik olmuş, atkısına işlemişti. Dokudukça susmuş, sustukça kabullenmişti.
Pencereden dışarı baktı. Uzakta bir yol vardı. Kışın ilk karı o yolu beyaza boyamıştı.
?Boyarım yollarımı beyaza?? diye fısıldadı.
Belki de beyaz, unutmak değildi; hatırlamanın en temiz hâliydi.
Beyaz, kirin değil, hatıranın rengiydi.
Kadın başını kaldırdı, derin bir nefes aldı.
?Biz acılara alıştık,? diye düşündü, ?belki de onlarla yaşamayı öğrendik.?
Çünkü bazen insan acıdan kaçamaz, sadece onunla yaşamayı öğrenir.
O da öyle yapmıştı.
Elini kalbine götürdü, orada hâlâ bir sıcaklık vardı.
?Sürerim özlemimi yüreğime,? dedi içinden.
Yalnızlığın içinde bile aşkı unutmamıştı.
Belki de bu yüzden, kalbinde her zaman bir dize yer bulurdu:
?Aşkı anlatan bir dize olur??
Ve o an anladı:
İçine gömdükleri kimseye anlatılamazdı.
Ama o acılar, onu yıkmadı ? şekillendirdi.
Artık o, acının değil, dayanmanın kadınıydı.
Sessiz, güçlü ve derin?
Yazan (8.10.2022)
Seslendiren
Klip
Aynur avcı
Aynuravcı@Videoları
Yazar: fasıl
Aşkın MecmuasıAşkın Mecmuası
Sabahın ilk ışığı, dergâhın avlusuna ince bir tül gibi serilmişti. Geceden kalan kandiller sönmüş, yerlerine kuş sesleri dolmuştu. Derviş, hâlâ elinde tuttuğu mecmuayı göğsüne bastırmış, gözlerini kapatmıştı. Rüyasında, harflerin ateşten kıvılcımları gibi uçuştuğunu görmüştü. Her harf bir isimdi, her kelime bir nefes.
O an fark etti ki, aşk yalnız kalpte değil, sözde de gizliydi. Ve o mecmua, sıradan bir kitap değil, ?Aşkın Mecmuası? idi ? her sayfası, bir kalbin yanışıyla yazılmış, bir gözyaşıyla mühürlenmişti.
Sayfayı açtı. Yazılar silikleşmişti, ama bir beyit belirgin kaldı:
?Her nefesinle ışık ışık düşerim,
Ve her bir zerremde ellerinin buğusu.?
Bu satırları okuduğunda, dergâhın duvarları sanki nefes aldı. Rüzgârın sesi yankılandı, kandilin dumanı bir şekil aldı. O şekilden bir siluet belirdi ? yüzü belli değildi ama sesi bir ilahi gibi yumuşaktı:
?Ey kalp yolcusu,? dedi,
?Her kelime bir kapıdır.
Ama o kapı, dışa değil, içe açılır.?
Dervişin elleri titredi. Aşkın peşine düşmüştü ama şimdi anlıyordu ki, aşk dışarıda değil, kendi içinde bir denizdi. O denize girmek için ne söz yeterdi ne dua; yalnızca bir teslimiyet gerekirdi.
O gece yeniden mecmuayı açtı. Sayfalardan biri parladı ? sanki yazı değil, bir nefes, bir sıcaklık taşıyordu. Ve o sayfadan şu cümle çıktı:
?Çeşmiği Bülbül sustuğunda, aşk dile gelir.?
Derviş o an diz çöktü. Ne söz kaldı ne ses. Sadece kalbinin vuruşları ve mecmuanın kokusu. Anladı ki aşk, kelimelerin ötesindeydi; yazıya sığmaz, dile dökülmez, ancak yaşanır, yanılır ve yeniden dirilir.
Sabah olduğunda mecmua kapanmıştı. Dervişin yüzünde derin bir huzur, gözlerinde bir parıltı vardı. Avludan çıkarken rüzgâr hafifçe sayfaları çevirdi. Son satırda şu cümle yazılıydı:
?Aşk, varlığın en sessiz harfidir.?
Ve o andan sonra, dergâhta kim mecmuayı eline alsa, bir sıcaklık hissederdi avuçlarında ? sanki o sözler hâlâ yaşıyordu, sanki dervişin duası hâlâ orada yankılanıyordu.
Belki de mecmua, kâğıttan değil; kalbinden yazılmıştı.
Yazan (21.6.1992)
Seslendiren
Klip
Aynur AVCI
Aynuravcı@Videoları
Yazar: fasıl
İSMAİL BEŞİKÇİ VE SON D...Yaşamın her döneminde onurlu ve dirençli duruşuyla tanınan, bugün hâlâ düşünce ve özgürlük mücadelesinin, barış ve kardeşliğin sembol isimlerinden biri olarak kabul edilen İsmail Beşikçi, yine gündemimizde.
Özellikle Kürt sorunu üzerine yaptığı araştırmalar ve yazılar nedeniyle hayatı boyunca yoğun baskılarla karşılaştı.
Sekiz kez cezaevine girip çıkan Beşikçi, toplamda 17 yılını cezaevinde geçirdi. Buna rağmen kalemini bırakmadı; fikirlerini savunmaktan vazgeçmedi.
Kendisiyle Diyarbakır ve Mersin Kitap Fuarı'nda tanışma imkânım olmuştu.
Karşılıklı kitaplarımızı imzalamış, ülkemizde yaşananlara dair uzun sohbetler etmiştik. ?Ana dilde eğitim hâlen yasak. Yapılacak tek şey; evlerimizi okula çevirmek olmalı? demesi beni oldukça etkilemişti.
Yine, ?Kürt şair ve yazarlar kendi dillerinde yazmalı, kendi dillerinde sanat yapmalı? sözleriyle de hayranlığımı artırmıştı.
Peki, İsmail Beşikçi neden Amed'deydi?
Sosyolog-yazar Beşikçi, Diyarbakır'da Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 9. FilmAmed Belgesel Film Gösterimi'ne katıldı.
Ancak film gösteriminin ardından konuşma yapmak üzere kürsüye çıktığı sırada fenalaştı. Olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırıldı.
Kimdir İsmail Beşikçi?
1939 yılında Çorum'da doğan Beşikçi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Akademik ve entelektüel yaşamında bilimin özgürlüğünü, devlet ideolojisinin sorgulanmasını ve düşünce özgürlüğünü savundu.
1999'a kadar süren davalar sonucunda kendisine 100 yılı aşkın hapis ve yüksek para cezaları verildi. Çalışmalarının büyük bölümü yasaklandı; yayımladığı 36 kitaptan 32'si toplatıldı.
?Sarı Hoca? lakabıyla tanınan Beşikçi, eserlerinde Doğu Anadolu'nun toplumsal yapısı, Kürtlerin zorunlu iskân politikaları, resmi tarih anlayışı, bilim yöntemi ve demokrasi konularına odaklandı.
Hastanedeki Son Durumu
Dicle Üniversitesi Hastanesi'nden yapılan resmi açıklamada, Beşikçi'nin Nöroloji Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedavisinin sürdüğü, beyindeki kanamada artış olmadığı ve hidrosefali gibi olumsuz bir durumun gelişmediği belirtildi.
Tedaviye ilişkin bilgi veren doktor Genceddin Öner, ?Tıpta kesin konuşmak zordur. Umut var ama ?Böyle olacak, bitti' demek mümkün değil. Kanama olmazsa hocamız sağlığına kavuşacak? dedi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Veysi Ülgen, İsmail Beşikçi Vakfı yöneticileri ve çok sayıda kişi hastaneye gelerek yetkililerden bilgi aldı.
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da ?Hocamız en iyi şekilde Dicle Üniversitesi'nde takip ediliyor. Merak edenlere Diyarbakır'dan selam ve sevgiler? diyerek kamuoyunu bilgilendirdi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Milletvekili Meral Danış Beştaş da Beşikçi'yi ziyaret etti.
Bakırhan, ?Hocamız güçlü. Kısa sürede aramıza döneceğine inanıyoruz? derken, Beştaş da ?Gülen yüzüyle bizi karşıladı, umutlarımız daha da yükseldi? dedi.
Bundan sonra daha olumlu gelişmeler gözlendi. Son durumu hakkında Dicle Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Ata Akıl da Beşikci'nin sağlık durumuna dair şu bilgiyi paylaştı:
?Hastamız yoğun bakımdaki tedavi sürecinin ardından servise alınmıştır. Bilinci açık, durumu stabildir ve genel sağlık durumu her geçen gün daha iyiye gitmektedir. Dicle Üniversitesi Hastanesi olarak Sayın İsmail Beşikci'nin tedavisi yakından takip edilmektedir.?
Bu gelişmeler sonrası, İsmail Beşikci Vakfı Başkanı İbrahim Gürbüz, yoğun bakımdan çıkan Beşikci'nin için:
?Değerli Arkadaşlar, size güzel bir haber vermek istiyorum. İsmail Beşikci hocamız yoğun bakımdan çıktı ve özel odaya alındı. Ben, Halid Sadini, Dr. Gencettin Öner ve Prof. Dr. Cenap Ekinci birlikte özel odaya yerleştirdik.
Hoca bize ?Beni ne zaman hastaneden çıkaracaksınız?' diye sordu. Ben de kendisine biraz sabır göstermeniz gerekir, siz büyük direnişsiniz dedim.'' Şeklinde açıklamalarda bulundu.
Bu son gelişmeler ve yapılan açıklamalar İsmail hoca sevenlerini sevindirdi.
Son söz yerine şunu belirtmek isterim: İsmail Beşikçi yalnızca bir akademisyen ya da yazar değildir; aynı zamanda düşünce özgürlüğünün yaşayan simgesidir.
Dilerim kısa sürede sağlığına kavuşur ve bizlere yeniden yol göstermeye devam eder.
Geçmiş olsun hocam, acil şifalar diliyorum.
Muzaffer KALABA
Yazar: öğretmen
En Çok Okunanlar
Yeni Üyeler
- Şiirlik
- Moon
- OsmanTorun
- osman_torun
- millenium
Bağlı Üyeler
- Şiirlik17:52
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir