En Yeni Şiirler
Dokun ellerimeDokun ellerine
Dokun ellerime, bak ? nasıl titriyor,
soğukla yorulmuş, umutla yanıyor.
Gitme? bırakma beni böyle yarım,
unutulurum resimlerde,
defter yapraklarında solmuş bir süs gibi kalırım.
Her şey sorudur aslında,
ama cevapsız kaldığında değerli.
Bilinen yanıtın hükmü yok artık,
zaman geçti ?
üstümüzden geçen kuş sürüsünden
yalnızca birkaç kanat sesi kaldı geriye.
Sonbahar döküyor yapraklarını birer birer,
kumrular suskun, balıkçıyı bekler kıyıda.
Her meyhanede saki yalnızdır,
önünde dolu bir kadeh,
gözlerinde ağır bir sessizlik.
Bekleyişin acısıdır bu;
hiçbir aslan sütü
kederi avutmaz.
Gidersen ?
bahar gül kokusuz kalacak,
ben sensiz renksiz.
Her melodi susta kalacak,
her şarkı yarım,
her düş eksik.
Gitme.
Kal.
Gitme?bb
Yazar: Serdaryusuf
UNUTMAZ BOYKOTUİtrailin mal-ları ister yaş ister kuru
İnsanları zehirler yok insanlık onuru
İt sever Müslümana vermez akan suyu
Şuurlu insan her anında unutmaz BOYKOTU
Üstün sanırlar kendilerini lanetlikler sürüsü
Fitne fesat hile hainlik yok insanlık şuuru
Dünyanın her devletinde şeytanidir oyunu
Şuurlu insan her anında unutmaz BOYKOTU
Yazar: CECO
HEP BİRLİKTEDevlet baba bizde,
Vatan ana bizde,
Millet evlat bizde,
Hep birlikte, Türkiye'yiz.
Hak yoldur yolumuz,
Paylaşmayı biliriz,
Hainleri hiç sevmeyiz,
Hep birlikte, Türkiye'yiz.
Gavurlara güvenmeyiz,
Münafıklara düşmanız,
Müslümanlar kardeşimiz,
Hep birlikte, Türkiye'yiz.
Renk, ırk ayırmayız,
Zalimleri sevmeyiz,
Mazlumlara gölgeyiz,
Hep birlikte, Türkiye'yiz.
Yazar: CECO
Gafil Olmagafil olma gafil nazlı sevgili
solar bir gün varın cevherin gülün
bahardan bahara murad bülbülün
ömrümde bir bahar yaşat sevgili
sarmaşık sarılır bedene kol kol
arının çiçekten emdiği saf bal
uzuyor durmadan sana giden yol
kısalt yollarımı tükendi bak hal
gündüz efkarım çok gece hasretim
çekilmiyor yalnız derdi gurbetin
yokmu hiç vicdanın yar merhametin
bitsin artık hasret bunca sabrettim
kölecioğlu der ki gel merhamete
koyma bu sevdamı türlü zahmete
düşmüşüm sensiz bak çok türlü derde
yeter artık yeter gel merhamete
Ahmet kölecioğlu 1994
Yazar: Kölecioğlu
Dört duvarDört Duvar
Uçaklar geçiyor gökyüzünde,
kelebekler dans ediyor baharda,
ama ben buradayım,
toprak kokusu bile hasret gibi gelir bana.
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Saçlarımı okşayan rüzgârı hissediyorum,
ama önümde siyah duvarlar?
Firari ruhum zincire vurulmuş bedenimde çırpınıyor,
derin okyanusta esir edilmiş duygularım
zihnimde yıldırım gibi patlıyor.
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Ayaklarım özgürlüğe koşmak ister,
tutkularım yıldırım misali içimde yanıyor.
Yanımda dört duvar, sedir, soğuk çay?
ama her dolunayda içim kıpır kıpır,
?gelecekmişsin? dercesine umut dolu.
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Bütün hilaller bana düşman,
ben dolunayı severim.
Yüreğim cehennem ateşinde yanar,
ama içimde hâlâ beyaz bir melek gibi masumiyet.
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Azmim, toprağı delen tohum misali,
sözlerim kifayetsiz ama isyanım büyük.
Bütün tabuları yıktım, kutsallar gibi?
Ne ateş, ne buz, ne zincir?
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Dedim ya, önümde dört duvar var,
yıkılmaz?
Ama unutma:
duvarlar yıkılmaz gibi görünse de,
ruhum özgür,
düşlerim silinmez,
ve bir gün bu dört duvar,
kendi yıkıntıları arasında devrilecek!
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz.
Yazar: Serdaryusuf
En Yeni Düz Yazılar
Asılsız Kurguon yedinci asrın son çeyreğinin son ayının son haftasının son üç günü
on sekizinci asrın ilk çeyreğinin ilk ayının ilk haftasının başlamasına üç gün var
akşam yemeğini yedim evin avlusuna çıktım bir cıgara yaktım derin bir nefes çektim
dumanı cigerlerim de dolandırıp yele savurdum yel aldı götürdü aklım yerine oturdu
adımlarım avlu kapısına doğru yürüdü ellerim avlu kapısını ittirdi ayaklarım beni yola çıkarttı
yol köyün kahvesine getirdi neyse kahveye girdim oturdum bir çay söyledim çayım geldi
birde cığara yaktım çayla cıgaramı içerken abdul rezzakın amca oğlunun kayınçosu caf caf cabbar
girdi kahveye çağırdım geldi selam verdi oturdu bir çayda ona söyledim çayı geldi oda bir cıgara yaktı
çayından bir yudum almıştı ki hırkası kırışık kazımın kızının oğlu karma karışık Osman girdi kahveye
onu da çağırdım geldi selam verdi oturdu bir çayda ona söyledim çayı geldi oda bir cıgara yaktı
abdul rezzakın amca oğlunun kayınçosu caf caf cabbarla hırkası kırışık kazımın kızının oğlu
karma karışık osman çaylarını ve cıgaralarını içtiler abdul rezzakın amca oğlunun kayınçosu caf caf cabbar hırkası kırışık kazımın kızının oğlu karma karışık osmandan iki yudum önce bitirdi çayını
iki yudum önce bitirmesinin sebebi hırkası kırışık kazımın kızının oğlu karma karışık osman kahveye girdiğinde abdul rezzakın amca oğlunun kayınçosu caf caf cabbar çayından bir yudum almıştı hırkası kırışık kazımın kızının oğlu karma karışık osmana çay gelene kadar abdul rezzakın amca oğlunun
kayınçosu caf caf cabbar çayından bir yudum daha aldı etti iki yudum onun için abdul rezzakın
amca oğlunun kayınçosu caf caf cabbar hırkası kırışık kazımın kızının oğlu karma karışık osmandan
iki yudum önce bitirdi çayını neyse çayımızı cıgaramızı içtik tabi bu arada bir birimize de hal hatır sorduk bir birimize sağ ol dedik tabi neyse bunu da geçelim esas meseleye gelelim dedim ki arkadaşlar sizi niye çağırdım biliyonuzmu yok bilmiyoz dediler daha demedim ki bilesiniz dedim doğru dediler
o zaman dinleyin dedim dinliyok dediler başlıyom anlatmaya dedim başla dediler tamam dedim
başladım dedim ki bakın bildiğiniz gibi on yedinci asrın son çeyreğinin son ayının son haftasının
son üç günü on sekizici asrın ilk çeyreğinin ilk ayının ilk haftasının başlamasına üç gün var he üç gün var dediler ne yapak biliyonuzmu dedim bilmiyoz ne yapak dediler dedim ki biliyonuz sonbahar başladı yaz yeni bitti he sonbahar başladı yaz yeni bitti dediler sora dedim ki gelin bir kervan oluşturak şöyle bir ay kadar ava gidek kış için kavurmalık kızartmalık kebaplık etimizi kervana yükleyek gelek kışın çoluk çocuk bol bol kavurma kebap yerik dedim ve en önemlisi dedim
şu üç gün bitmeden gidersek tam bir asır avlanmış olacaz dedim nasıl bir asır olacak dediler
dedim ki on yedinci asrın son çeyreğinin son ayının son haftasının son üç günü değimli dediler ki he
dedim ki hemen yarın hazırlığımızı yapıp öbür gün gidersek on yedinci asır bitmeden gitmiş
olmuyokmu dediler ki he gitmiş oluyok eee bir ay kadar sonra geleceğimiz için on sekizinci asırda gelmiş olmuyokmu dedilerki he on sekizinci asırda gelmiş oluyok dedim ki eee ne oldu şimdi
düşündüler dediler ki gittiğimizde on yedinci asır geldiğimizde on sekizinci asır oluyor dedim ki
o zaman bir asır avlanmış olmuyokmu dediler ki hakkatten yav öyle oluyor dedim ki davranın o zaman
gidek uyuyak erkenden kalkak hazırlığa başlayak hemen çayları ödedim kahveden çıktık evlerimize gittik uyuduk sabah erkenden hazırlığa başladık haa demeye unuttum ayrılmadan önce kararlaştırdık
abdul rezzakın amca oğlunun kayınçosu caf caf cabbar bir at iki eşek hırkası kırışık kazımın kızının oğlu karma karışık osman iki at bir eşek bende babamın babasının dayısının oğlunun amcasından kalan
iki kanıyı alacam atları kanıya koşacaz eşşekleride kanıya bağlayacaz gidecez ve gittik geldik ne güzel
kölecioğlu diyor ne güzel gittik geldik ne güzel asılsız bir kurguydu gerçek olmayan bu masal
Ahmet kölecioğlu 2019
Yazar: Kölecioğlu
PARLAMENTO KOMİSYONUPARLAMENTO KOMİSYONU
Türkiye'de Kürt meselesi ve silahlı çatışma dinamikleri, uzun yıllardır demokratikleşme tartışmalarının merkezinde yer almaktadır.
Çatışmanın sona erdirilmesi amacıyla yürütülen farklı çözüm süreçleri, kimi zaman toplumsal destek, kimi zaman da siyasal irade eksiklikleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
2025 yılında Abdullah Öcalan'ın ?Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı? ile başlayan yeni süreç, PKK'nın fesih ve silah bırakma kararı doğrultusunda kurumsal bir yapıya kavuşturulmuştur.
Bu bağlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, çözüm sürecinin parlamenter boyutunu temsil etmektedir.
Türkiye'nin siyasi tarihi, bir yandan demokratikleşme çabaları, diğer yandan etnik kimlik, özgürlükler ve güvenlik meseleleriyle şekillenmiştir.
Kürt sorunu çerçevesinde yaşanan silahlı çatışmalar, hem devletin güvenlik politikalarını belirlemiş hem de toplumsal barışın önünde engel teşkil etmiştir.
9 Temmuz 2025'te Abdullah Öcalan tarafından yapılan ?Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı?, bu sürecin yeni bir aşamaya evrilmesini sağlamıştır.
Silahların sembolik bir törenle yakılarak bırakılması, yalnızca askeri boyutun sona erdiğini değil, aynı zamanda demokratikleşme yönünde siyasi bir irade ortaya konulduğunu göstermektedir.
Bu gelişmelerin ardından TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, çözüm sürecinin kurumsal boyutunu temsil etmektedir.
Bu çalışma, söz konusu komisyonu kuruluş süreci, siyasi partilerin tutumu ve toplumsal barış açısından potansiyel etkileri bağlamında incelemektedir.
Komisyonun Kuruluşu ve Çalışma Usulleri
Komisyon, 5 Ağustos 2025 tarihinde TBMM'de çalışmalarına başlamıştır.
Komisyonun adı, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un önerisiyle ?Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu? olarak belirlenmiştir.
Komisyonun amaçları şu şekilde tanımlanmıştır:
Terörün Türkiye gündeminden çıkarılması,
Toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi,
Milli birlik ve kardeşliğin pekiştirilmesi,
Demokrasi, özgürlük ve hukuk devleti alanlarında ilerleme sağlanması.
Komisyonun görev süresi 31 Aralık 2025'e kadar belirlenmiş, üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu ile her defasında iki aya kadar uzatılabileceği kararlaştırılmıştır.
Siyasi Partilerin Yaklaşımları
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)
AKP temsilcileri, komisyonu yalnızca bir güvenlik meselesi bağlamında değil, ?milletin kader ortaklığına dayanan bir gelecek inşası? perspektifiyle değerlendirmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önce dile getirdiği ?baldıran zehri gerekirse içeriz? ifadesi, çözüm sürecine dair kararlılığı sembolize etmektedir.
Demokrasi ve Eşitlik Partisi (DEM Parti)
DEM Parti, kalıcı barışın yalnızca meşru, demokratik ve kapsayıcı bir çözüm süreci ile mümkün olabileceğini savunmuştur. Ayrıca, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala gibi siyasi tutukluların durumuna dikkat çekmiş, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasını barış süreci açısından olumsuz bir unsur olarak değerlendirmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
CHP, tutukluluk halinin siyasetin dizaynı için bir araç haline getirilmesinin demokratikleşmeye zarar verdiğini belirtmiş; komisyonun bu konulara duyarsız kalamayacağını vurgulamıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)
MHP, Türkiye'nin 41 yıllık bir sorunu çözmeye çalıştığını kabul etmekle birlikte, komisyonun yeni anayasa yapma görevi olmadığını ve anayasanın ilk dört maddesinin ?tartışmaya kapalı? olduğunu açıkça ifade etmiştir.
DEVA Partisi
DEVA Partisi temsilcileri, yalnızca Kürt meselesi bağlamında değil, tüm yapısal sorunlarda köklü çözümlere ihtiyaç olduğunu belirtmiş; ?dünün retoriğiyle bugünün sorunları çözülemez? yaklaşımını dile getirmiştir.
Kapalı Oturum ve Tutanak Kararı
8 Ağustos 2025'te yapılan ikinci toplantıda, ulusal güvenlik gerekçesiyle komisyon görüşmelerinin kapalı yapılmasına ve tutanakların
10 yıl boyunca yayımlanmamasına karar verilmiştir. Bu durum, başlangıçta ilan edilen şeffaflık ilkesine aykırı gibi görünse de, sürecin hassasiyetleri dikkate alınarak gerekli görülmüştür.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Türkiye'de barış arayışının parlamenter düzeyde kurumsallaşması bakımından tarihi bir adım olarak değerlendirilebilir.
Bu bağlamda öne çıkan temel bulgular şunlardır:
1. Silahların yakılması, sürecin geri dönülmezliğini simgelemektedir.
2. En kötü barışın en iyi savaştan daha iyi olduğu anlayışı, komisyonun varlık gerekçesini pekiştirmektedir.
3. Siyasi tutuklular konusundaki uluslararası ve ulusal yargı kararlarının uygulanması, sürecin meşruiyetini artıracaktır.
4. Sürecin başarıya ulaşması, yalnızca siyasi aktörlerin değil, sivil toplumun ve akademik çevrelerin katkısıyla mümkün olacaktır.
5. TBMM çatısı altında alınacak kararların yasal ve anayasal güvencelerle desteklenmesi, Türkiye'nin yanı sıra Ortadoğu ve dünya barışına da katkı sunacaktır.
Dolayısıyla, komisyonun başarısı, hem Türkiye'nin iç barışı hem de bölgesel istikrar için ?tarihi bir fırsat? olarak değerlendirilebilir.
Muzaffer KALABA
Yazar: öğretmen
DÜNYA BARIŞ GÜNÜ VE ÖNE...DÜNYA BARIŞ GÜNÜ VE ÖNEMİ
Muzaffer Kalaba
Giriş
Barış, yalnızca savaşların sona ermesi değil, aynı zamanda toplumsal adaletin, eşitliğin ve insan haklarının güvence altına alınması anlamına gelmektedir. Günümüzde özellikle Ortadoğu coğrafyasında süregelen çatışmalar, dünya barışına duyulan ihtiyacı daha görünür kılmaktadır. Bu bağlamda 1 Eylül Dünya Barış Günü, savaşların yıkıcı sonuçlarını hatırlatmak ve barış kültürünü teşvik etmek açısından evrensel bir öneme sahiptir.
Bu çalışmada, Dünya Barış Günü'nün tarihsel kökeni, amacı ve günümüzdeki işlevi ele alınacak; ayrıca barışın sağlanabilirliği üzerine değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Dünya Barış Günü'nün Ortaya Çıkışı
Dünya Barış Günü'nün kökeni, 1 Eylül 1939'da Nazi Almanyası'nın Polonya'yı işgaliyle başlayan İkinci Dünya Savaşı'na dayanmaktadır. Bu savaş, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, şehirlerin yok olmasına ve insanlık tarihinin en büyük insani krizlerinden birine yol açmıştır.
Savaş sonrası dönemde uluslararası toplum, bir daha benzer bir felaketin yaşanmaması için kurumsal önlemler alma gereğini duymuştur. Bu amaçla 1945'te Birleşmiş Milletler (BM) kurulmuş ve kuruluşun temel hedeflerinden biri dünya barışının korunması olarak belirlenmiştir. BM, savaşın yıkıcı sonuçlarına dikkat çekmek amacıyla 1 Eylül tarihini ?Dünya Barış Günü? olarak ilan etmiştir.
Dünya Barış Günü, yalnızca savaşların sona erdirilmesi değil; aynı zamanda toplumsal barış, adalet ve eşitlik ilkelerinin geliştirilmesi açısından da bir sembol niteliği taşımaktadır.
Günümüzde Barışın Gerekliliği
Her ne kadar İkinci Dünya Savaşı 1945'te sona ermiş olsa da, günümüzde savaşlar ve çatışmalar farklı biçimlerde devam etmektedir. Özellikle Ortadoğu bölgesi, uzun yıllardır uluslararası güç dengeleri, ekonomik çıkarlar ve siyasi çatışmaların merkezinde yer almaktadır. Filistin, Suriye, Irak, Afganistan ve Lübnan örnekleri, bu coğrafyada barışın hâlen kırılgan olduğunu göstermektedir.
Savaşların temelinde çoğunlukla büyük güçlerin ekonomik çıkar hesapları yatmaktadır. Bu süreçte savaşların bedelini çoğunlukla siviller ödemekte, yoksulluk, göç ve insani krizler derinleşmektedir. Bu bağlamda barış, yalnızca silahların susması değil; aynı zamanda adaletin, eşitliğin ve temel insan haklarının hayata geçirilmesidir.
Barışın Sağlanabilirliği Üzerine
Barışa ulaşmak, yalnızca devletlerin değil, aynı zamanda bireylerin de sorumluluğundadır. Bu doğrultuda aşağıdaki hususlar önem taşımaktadır:
Empati ve önyargılardan arınma: Farklı kültür ve inançlara saygı gösterilmesi, toplumsal barışın temelini oluşturmaktadır.
Diplomasi ve diyalog: Uluslararası sorunların müzakereler yoluyla çözülmesi, sürdürülebilir barış için gereklidir.
Sosyal adalet: Eğitim, sağlık ve temel hizmetlere eşit erişimin sağlanması, barışın toplumsal düzeyde kurumsallaşmasına katkı sunar.
Uluslararası işbirliği: Barış, tek bir ülkenin çabasıyla değil, küresel dayanışma ve işbirliği ile gerçekleşebilir.
Sonuç
1 Eylül Dünya Barış Günü, geçmişte yaşanan acıların unutulmaması ve geleceğe dair barış dolu bir dünya umudunun korunması açısından önemli bir işlev görmektedir. Günümüzde devam eden çatışmalar, özellikle Ortadoğu başta olmak üzere pek çok coğrafyada barışa duyulan ihtiyacı açıkça göstermektedir.
Barış, yalnızca hükümetlerin değil, bireylerin de aktif katkısıyla mümkün olabilir. Bu nedenle Dünya Barış Günü, her yıl insanlara barışın bir ideal değil, ortak çabalarla ulaşılabilecek bir hedef olduğunu hatırlatmaktadır.
Son olarak barış ve savaşı ifade eden bir şiirimi sunuyorum. Keyifli okumalar diliyorum.
BARIŞ İÇİNDE
Merhaba diyorum
Ülkemin tüm çocuklarına
Salsınlar balonlarını
Gökyüzünün
Mavi sonsuzluklarına
Uçurtsunlar uçurmalarını
Yazsınlar kanatlarına
Bir daha
Geçit vermeyeceğiz
Dünyadaki hiçbir savaşa
**
Elbette umut barışta
Barış adına
Haykıralım dünyaya
Ve
Savaşa dair ne varsa
Gömelim toprağa
Halaylarla
Özgürlük şarkılarıyla
Öyle güle oynaya
Diyelim barışa merhaba
***
Edirne'den Ardahan'a
Mersin 'den Sinop'a
Ülkemin
Dört bir yanında
Türk'ü Kürd'ü
Laz'ı Arabıyla
Sese ses
Nefese nefes verelim
Dostluğa
Birlikte diyelim merhaba
****
Sözüm tüm insanlara
Gelin insanca
Bir yaşam uğruna
Girelim kol kola
Yaşayalım hep birlikte
Barış içinde
Kardeşçe bir arada
Ve gururla bakalım
Daha özgür
Daha onurlu bir dünyaya.
Muzaffer KALABA
Yazar: öğretmen
Anlamlı Söz 1389gurbette ayrılık amansız meret
merettir muhannet yoktur merhamet
Ahmet kölecioğlu 2013
Yazar: Kölecioğlu
SENSİZLİKSen, gülümseme ve aşkın arasındaki en zarif duygusun. Tarifsiz bir sevginin, derin
fikirde işlenmiş halisin. Gözlerin, Galata Kulesi'nde denizi seyretmek kadar kuşkusuz
bir anlam taşıyan ve maviliğe gölge düşüren bulutların yağdırdığı yağmur... Benim
sana olan aşkımı anlatabilir mi? Fani dünyanın tüm güzelliklerini, papatya kokusunda
saklayan prenses..
Yazar: MERTCAN06
En Çok Okunanlar
Yeni Üyeler
- komikbıyıklıadam
- Cosi
- Serdaryusuf
- akşair570
- akşair
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir