Şiir Defteri

Karanlıktaki adam ile Hortlak

Yazan: tulin
11.08.2014 / 13:00
1713 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Tepegöz ün nam saldığı dağlarda kendisine leş ,öteberi yetiştiren bir hortlak yaşarmış.Bu hortlak bir süre sonra Tepegöz le ortak olmuş, Tepegöz ü de yiğit bir köylü gözünden lağvedince sevgili ortağını kaybetmiş.Tek başına avlanmaya koyulmuş,önüne gelen her canlıyı yer yutar olmuş, Tepegöz ün ruhu mu geçmiş ne ona, habire açgözlülüğü tutmuş, o gün bugün.Herkesler korkar olmuş, gençlerini tek başlarına uzun yollara, sarp kayalara salmaz olmuşlar.İyice oburlaşan hortlak da Tepegöz ün gözünden vurulduğu günden beri de karanlığa dadanır olmuş, sanki tek gözün kuvveti adeta kendisine geçmiş. Günlerden birgün her önüne geleni yiyen, artık leş değil canlı avlanan, kasabanın civar köylerin korkulu rüyası haline gelen hortlak, yalnız kaldığını farketmiş,etrafta ses sada kalmamış, eee... börtü böcekten başka yediği bir şey kalmayınca...uçan kaçan nesnelere de gücü de yetmiyormuş, peşinden koşmaya değer dahi bulmuyormuş, sanki biraz da gözü doymuş,az hantallıktan, az nefes nefese kalmaktan artık çuvallamaya başlamış.Önce hastalıktan, sonra yaşlılıktan dem vurmuş kendi kendine, düşüncelere dalmış,''az dinleneyim, nasıl olsa yiyecek bir şey bulurum'' diye kaderine razı olup hantallığına boyun eğmiş, birkaç günü öyle zorlanmadan geçirmiş.Neden sonra ayağa kalkmış, başlamış yürümeye tin tin, hafiflediğini hissetmiş ya pek bi rahatlamış, ıslıklı türkü tuttura tuttura hesapsız yürümeye devam etmiş, akşam olmaya hava kararmaya başlayınca karnı guruldamaya başlamış, bir yandan gurulduyor, diğer yandan sinsi sinsi etraftan koku alıyormuş.Önce serap görüyorum sanmış ki, birde ne olsun, ufak bir ışık hüzmesiyle kayanın ardında bir kapının gıcırdadığına kanaat getirmiş, parmak uçlarıyla kayalara sürtünerek bir fenerin söndüğü kapının ağır ağır kapandığı yöne doğru ilerlemiş, daha da karnı guruldamaya, akşam akşam açık gözle rüyalar, zengin sofralar hayalsemeye başlamış.Sabah olmuş, uyuya kaldığı kapının önünde beklemiş, beklemiş, bir kaç kapı gıcırtısı duymuş, gene akşam olmuş, gene açlıktan, yorgunluktan uyuya kalmış,bir gün daha dilini damağının kurutan merakına ara vermeden az ötede gördüğü su birikintisiyle boğazını ıslatmış,sonra burada kalması gerektiğini, burada ciddi bir av gölgesi olduğuna karar vermiş, o günden sonra günlerce pusuya yatmış, beklemiş, beklemiş, ne çıkan var, ne giren, ne bakan ne konuşan...Günler sonra karar vermiş,karanlığı beklemeyecek ve kapı açıldığı anda içeriye dalacak gündüz gözüyle...Ne varki bu kapıyı neden hiç zorlamamış,dersin, hemen kalkıp yüzüne su çarpmış, gerinmiş kapıya iyice konsantre olup kararsızca eliyle itmiş, kapı açılıvermiş kolayca, ee daha bunu önce neden denemedim ki, çok kolaymış, gıcırdaya gıcırdaya kapı tekrar kapanmış, daha kararlı tekrar itmiş, kapıyı tekrar gıcırdamış, tekrar tekrar gıcırdayıp kapanıyormuş, menteşeleri gerili kapı gibi..Her seferinde guruldayan karnına karşılık gıcırdıyormuş gibi gelmiş, kapı gıcırdadıkça karnı gurulduyor, açlığını daha çok hissediyormuş,bir an çaresizlikle gidip kapı önündeki nöbetine geri dönmüş, ertesi gün pek alışık olmadığı şekilde erken kalkmış,günün ilk ışıklarıyla söndürdüğü fener elinde karanlık indeki bir adam gene kapıyı aralayıp gün ışığıyla karşılaşınca hemen gözlerini oğuştutup kapıyı bırakıyormuş, otomatikmen kapansın diye,o adam her sabah günün ilk ışıklarıyla zaten dışarıyı süzmeyi ve geri çekilip kapıyı kapatmayı alışkanlık haline getirmş de bizim uyuşuk hortlak geç uyandığı için bunu birkaç gün süzdükten sonra anlamış,ee bu onun belki de son şansı, son avı yaşamak için son dalgasıysa, yıllaryılı profesyonel akşam avcılığını bırakacak da gün ışığına mı dadanacak, bu onun şanına yakışırmıydı, adı üstünde hortlak...a planına geçelim biz o zaman.. Hortlak o gece hafif kestirip ayağa kalkmış, kapısına ayakta ilerlemiş ve beklemiş, gün ışımasını, aptal değil ya tanımadığı,etmediği, şekli şemali belli olmayan avını görmeden neden içeriye dalsın ki içerideki bir tilki de olabilir, insan da pekala aslan kaplan,da, nicelerini yoketmiş yaratık tekini mi haklayamayacak,kendi ini değil mi haklayamaz elbet iyi saklanmayı biliyorsa av, üstelik bir de cambaz sa, karanlıkta dansetmenin anlamı yokmuş,dur bekle işte...Derken etraf aydınlanmaya, sonra günün ilk ışıkları alaca karanlıkta hortlağın heyecanına eşlik etmeye başlamış.Tam o sırada tahmin ettiği gibi önce feneri yakıp kapının yolunu bulmaya çalışan, feneri sarkıtıp kapıyı açtıktan sonra söndüren adam çıkmış ortaya,elini kapıdan çekmesiyle kapının kapanması bir olmuş, hortlağın gölgesini görmüş, hortlak bu sefer kapıyı zorlamış, kapı yüzüne gıcırdayarak çarpmış, adam tekrar davranıp kapıyı fenerle açmış, gölgeyi görünce tekrar çekilmiş, hortlak bu sefer tekrar kapıyı zorlamış, kapı gene yüzüne çarpmış, ama o bir şey görememiş fenerden başka,çünkü hortlağın gölgesi gün ışığına değdiği an bu parlak sarıdan başka bir şey bilmeyen karanlıktaki adam gölgeyle bulanmış günün rengini hemen seçiyor hemen geri çekliyormuş.Birkaç denemeden sonra derin bir nefes almış, sabırsızlanan sinirden titreyen hortlak, önce bir sakinleşmiş,oturmuş en nihayetinde başladığı işi yarım bırakmaması gerektiğini anlamış.En kolay ve en başından yapabileceği, ancak sinsi şanına yakıştıramadığı çare gelmiş aklına.Hemen kocaman bir kaya getirip dinlenir dinlenmez kapının önüne ite ite dayamış kayayı ve kapıyı ardına kadar açmış.İşte karşısında beklenen manzara.!Bir koluyla başını siperleyip gözlerini kapatan,saçıbaşı dağılmış, ayaklarını birleştirip çökmüş titremekten adeta değirmen olmuş zayıf, cılız bir insanoğlu.Gittikçe kendisine yaklaşan adımlarla büyüyen gölgeye bakamamış bile, korkusundan değil, gün ışığına en son ne zaman çıktığını hatırlamadığı için, inine sızan ışık ürkütmüş onu.Hortlak önce homurdanmış, sonra sızlanarak beklemeye başlamış,adam,tek çıt etmiyormuş, öylece titreye titreye ağlıyormuş.... sadece''Sen kimsin, burada ne kadar zamandır öylece duruyorsun, diye sormuş, hortlak,adam ağlamaya devam etmiş, birkaç hiiddetli öksürükten sonra tekrar sormuş, hortlak,...ve eklemiş,''seni almaya geldim, sen benim son avımsın, diye..hiyuhahaha diye gülmeye başlamış.Adam ağlamaya bir süre ara vermiş,ve merakla elinin tersiyle yüzünü silerek...''sahi mi sahiden a beni alıp kurtaracak mısın bu yaşamdan, yaşamak istemiyorum, beni yoket, demiş ciddi bir sesle, hortlak başını önüne koyup kaşınmış, adeta şok etmiş,sakinleştirmiş bu şaşkınlık,''ölmeyi bu kadabukadar korktun...?Adam cevap vermiş..Ben ışığa alışık değilim, senden değil, ışıktan korktum...''Ne kadardır böyle yaşıyorsun,diye sordu merakla...''Doğduğumdan beri galiba, yolumu kaybetmişim, beni bu inde bırakmış, gitmişler, kimsesizim...''Ne yer ne içersin peki,'' kuşlar yumurtalarını bırakırlar, az da süt verirler, göçmenler de balık leşlerini, keçiler otlarını bölüşürler, ne bulıursam, herkes herşey bakar bana,...Hortlak başını önüne eğip ağlamaya başlamış, yüzü kızararak utancından, ''adam terddütle,''niye ağlıyorsun, koca yaratık?..Uzun uzun iç çektikten sonra başını iki elin arasına alıp sallanmaya ağıt yakmaya bsaşlamış, hortlak...''Ben ne yaptım,herşeyi mahfettim, senin o kuşları, keçileri göçmenl''adam cevap vermiş, ''Beni gün ışığına çıkar, tarlalar sürer, ekerim,, beni yemekten vazgeç, şu saksıyı çalıştırır tekrar işleyen aklıma sahip çıkarım.Beni yalnızlıktan kurtarırsan ben de sana hasadımdan her sene pay veririm.Hortlak hiç düşünmeden kabul etmiş...''anlaştık ama % 60 benim, %40 senin tamam mı?...
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir