Şiir Defteri

DİNİN ÜÇ YÜZÜ (ÖYKÜ)

Yazan: Birturkbilgesi
12.07.2017 / 00:46
878 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Bu öykümdeki olayların üçünü de yaşadım. Uydurma değiller ve sırasıyla anlatacağım; sıralarını olsun değiştirmeyeceğim. Yaşlı ama sağlam yapılı yaşlı bir adam. İlgimi çekti yaptığı şey daha doğrusu birşey yapıyor olması ilgimi çekdi; durup bakdım, ne yapıyor diye. Yapdığı şey daha sonra ilgimi çekdi. İlin çok olmasa da işlek bir yan sokağı idi. Adam sokağın ortasına kadar geliyor, sonra sokağın kıyısına gidip gidip geliyordu. İyice ilgiyle bakdım: Yerdeki ekmek bölüntülerinden alıyor, bir kez öpüp alnına değdiriyordu. Bunu üç kez yapıyordu, sokağın kıyısına varıncaya dek. Sonra da elindeki ekmek bölüntüsünü kıyıya, basılmayan bir yere koyuyordu. Bunu, yerdeki tüm ekmek bölüntülerini bitirinceye kadar yapdı. Ekmek bölüntülerinin üstünden insanlar geçmişdi, kirli ayakkabılarıyla. Kimi, cami; kimi, işhanı helalarından da çıkmış olabilirlerdi. O ekmek bölüntülerini elle alıp öpmek sağlıklı birşey değildi. Kuşkusuz ki ellerini yıkamadı bu işi bitirince. Dinli olsunlar diye insanlara sağlıksız, bilim dışı, boş inanç türü şeyler aşılamak doğru da hoş da değil. Temel soru şuydu. Bunu ona İslamiyet yani din mi öğretmişdi yoksa cahil kişilerden mi görüp öğrenmişdi ya da kendisi mi düşünmüşdü. Kendisi düşünmedi bence çünkü aynı şeyi yapan çok insan gördüm değişik yerlerde. Yani bu bir içgüdü değildi. İçgüdü diye birşey de yoktu gerçekde. Zevk sahibi olan hiçbir canlıda içgüdü diye birşey olmaz. İlkel pisikolojinin (psikolojinin) uydurmalarından biri bu da; ben, alt ben, üst ben gibi. Mezarlara mum yakmanın, çaput bağlamanın başka bir özdeşiydi bu yalnızca. İslamiyet'in ? Mezarlara mum yakın, çaput bağlayın.' diye bir buyruğunu hiç görmedim ben. İnsan beyni ile düşünemiyorsa omuriliği ile düşünebilir. Omuriliğinin buyrukları ise hiç de bilimsel, mantıklı, usa ve gerçeğe uygun olmazlar; yalnızca mutluluk, sevinç, zevk ve keyif verebilirler. Birinci ders: Din sağlıksız ve mantıksız şeyler yapmak, ve boş inançlara sahip olmak değildir. Geleyim yaşadığım ikinci olaya. Bir belediye otobüsündeydim. Yol çok uzundu; bir saate yakın ve ağır bir gıripteydim(gripteydim). Ayakta duracak durumda değildim o an. Oysa evden çıkarken o denli kötü olmadığımı iyi biliyorum. Gırip aldatıcıdır. İyileşdim, sanırsın, daha da ağır gelir yenisi. Üstelik hava da sıcak mı sıcak. Eve varmama daha en az yarım saat var. Otobüsde de inadına her koltuk dolu. Yalnızca her koltuk dolu, ayakta yer çok. Ayakta kalan, benimle birlikte üç kişi. Sağıma dönüyorum olmuyor, soluma dönüyorum olmuyor; canım çok yanıyor. Neredeyse bayılacağım. İki koltuk karşımda ve solumdaki koltukta biri türbansız biri türbanlı iki genç kız oturuyordu. Türbanlı kız pencereden ve kaldırımdan yanaydı. Türbansızdan umudum yokdu. İkisi de pencereden dışarıya bakıyordu. Pencereye abanmışçasına yan duruyor ve açık camından yüzüme vuran esintisiyle serinlemeye ve ayakda durmaya çalışıyordum. Gözlerimi türbanlı kızın türbanının altına, beynine dikdim ve içimden şöyle dedim: ? Ben çok hastayım, ayakda duracak durumum yok. Eğer sen gerçekden Müslüman'san ruhun ruhumdan geçenleri okur ve bana yerini verirsin. Yanındaki türbanlı, ondan umudum yok ama sen türbanlısın. O türbanı takıyorsan hakkını vermelisin ve ruhun, ruhumu duymalı.' Böyle dedim içimden, beynine bakıp gizlice ama boşa oldu. Benden yana dönüp bakmadı bile. Yanındakiyle birlikte dışarıya bakmayı sürdürüyordu. Ayakda duramayacakdım artık çünkü ha bayıldım ha bayılacakdım. Gırıbin ağırı da yıkar adamı, öküz kadar güçlü de olsa; doktorun bile canını alır, doktor moktor dinlemez. Zorunlu olarak yere çömeldim, kendime geldim biraz. Düşen tansiyonum biraz kendime geldi ama böyle çömelmek de çözüm olmayacakdı. Yine de bayılabilirdim; kesinlikle bir yere oturmalıydım. Otobüsün tabanına da oturamazdım ki. Bu kez beynimi yine türbanlı kızın beynine yöneltdim ama bu kez hiç bakmadım; önüme bakdım yalnızca çünkü karşıya bakacak gücüm de kalmamışdı. Ve yere bakar durumda ruhumdan şunları geçirdim ve türbanlı kızın ruhuna yöneltdim: ? Bir de türbanlı olacaksın. Haydi yanındaki türbansız, ona sözüm yok ama sen bir de utanmadan türban takıyorsun ve sayrılı( hasta) bir insanın durumunu bile anlayamıyorsun. Eğer sen gerçekden Müslüman olmuş olsaydın, ruhumdan geçenleri okur ve bana yerini verirdin. Yazıklar olsun sana, bence sen o türbanı çıkar at. Yakışmıyor sana onu takmak, sen onu hak etmiyorsun. Senin gerçek İslamiyet ile ilgin yok. Laf olsun diye diye takıyorsun onu.' Ben bunları düşünürken birden kulaklarımın dibine yakın gibi bir yerden bir ses işitdim: ? Buyurun yerime oturun. Hasta olmalısınız.' Bunları söyleyen, yerinden kalkıp yanıma gelen o türbanlı genç kızdı. Ben dinsizdim, o dinli ama ruhlarımız birbirini anlamışdı; ruhlarımız arasında iletişim kurulmuşdu. İkinci ders: Dinli olmak, görmediğinin bile sorununu anlayabilmekdir. Üçüncü olayım ise bana çok acı verdi. Elektirik (elektrik) parasını yatırmaya gitmişdim. Oradaki görevlilerin yakın arkadaşı olduğu belli olan bir genç de vardı; 25 yaşlarında. Konuşuyorlardı arasıra. Pek kulak vermedim. Para yatırma sırası bana gelmişdi. 25 yaşlarındaki o gencin söyledikleri kulağıma takıldı. Sırada başkaları da vardı. Dedi ki o genç: ? Yargıtay, Sayıştay sözcükleri Moğolca'ymış.'; Yargıtay'ı ve Sayıştay'ı niteleyerek ve nerdeyse aşağılayarak. Hükümet yanlısı bir Müslüman olduğu açıkdı. Ee buraya dek tamam; birşey demedim, bir sorun yok. Bu sözcükler Moğolca olabilir. Ama bakdım ki konuyu dilbilimsel açıdan değil de siyasi açıdan ele alıyor; bu kurumları suçlarcasına, aşağılarcasına; antenleri dikdim doğal ki ama yine de birşey demedim. Ama sonra şunları da deyince bende şafak atdı doğal ki: ? Moğollar'dan bize ne ya. Biz Moğol muyuz? Biz Müslüman'ız.' gibi sözler etdi. Ha şimdi durları yak bakalım genç efendi. Hışımla döndüm o gence ama sakince ama yukarı doğru akan bir ırmak gibi dedim ki:' Moğollar'dan bize ne , diyorsun; anladım; sorun yok. Türkçe sözcükleri ve Moğol olmayı, aşağılamak için kullandın, eh yine ses çıkarmayalım. Pekiii; İbrahim suresi der ki: ? Ben Kuran'ı, Araplar için indirdim. ? Peki sen Arap mısın? Biz Arap mıyız? Bunu neden düşünmüyorsun, konuşmuyorsun?' Oturan görevli arkadaşı: ? Araplar için indirdim, demiyor; herkes için indirdim, diyor dedi.' ?Araplar için indirdim,' diyor dedim, ?herkes için değil!' İbrahim suresini okumadığına emindim. Susdu. ?Dinsiz mi olalım?' dedi; 25 yaşındaki genç. Kapıya doğru yürümekteydim. Ona doğru dönüp sertçe konuşdum: - Evet; Arap olmakdansa dinsiz olalım, daha iyi. Bize din gerekirse biz buluruz.' - Hayırlı işler, hayırlı işler, hayırlı işler; dedi küçümseyerek. O an Muhammed'e puta tapıcıların sözcük oyunu yapıp dedikleri ? Selam üstüne olsun' yerine ? Ölüm üstüne olsun.' dediklerinde Muhammed'in zekice(anlaklıca) yanıtla ? Sizin de, sizin de.' demesini anımsadım ve o gence dedim ki: -Hepimize, hepimize. Üçüncü ders: Din, başkası olmak değil kendin olmakdır; ülkeni satmak değil ülkene sahip çıkmakdır. Adın Yahya, Süleyman, İbrahim, Abdurrahman, Davud, Aleyna, Meclis, Murat, Melissa, Sue Ellen, Ceyar, Hans, olunca sevineceksin; Yargıtay, Sayıştay, Kurultay, Oğuz, Türkmen, Aykız, Ata, Öke, Ergenekon, Yiğit, Güneş, Yılmaz, Özgür, Özgün, Özden, Yağmur olunca üzülecek ya da dalga geçeceksin, öyle mi? Yemezler, yemezler; dar ederim dünyayı ben adama dar. Bu ülkenin gerçek aydınları, bilgeleri, düşünürleri, yazarları, bilimcileri var. Bir Türk dünyaya bedeldir, sözünün anlamı gerçek, özel ve büyük. Aha at, aha heybe, yolun açık olsun. '' Ya kötülük yapma dilime, bilimselliğe ve yurduma Ya çek git Susuyorsak, düşündüğümüzden ve bilgeliğimizdendir Korkumuzdan ve salaklığımızdan değil Bir de bilim ve insan sevgimizdendir, Söz söyleyene de üstüne başına da değil Sözüne bakarız yalnızca Kişiye geliriz yemeğine değil Çağırılınca İster baş söylesin sözü ister taş Dinleriz bilimsel, yansız, içten ve insanca Ayaklarımızda karıncaların ayak izleri vardır da Ayak izlerimiz yoktur karıncalarda, Beni benimle anlat, bence anlat, başka dillerde değil Beni bilimle anla, sevgiyle anla Boş inançlarla ve kinle değil Senin ruhun sahipsiz ya da yalancı ya da mutlulukçu olabilir Ama benimki değil Senin ruhun cennetlik olabilir Ama benimki insanlık.'' Necdet Gürçiftçi 2010-Ağustos 'tarihinde internette yayınlandı'.
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir