Şiir Defteri

BİR KENDİNİ ÖLDÜRÜMÜN İÇYÜZÜ YA DA SON KAZIK (ÖYKÜ)

Yazan: Birturkbilgesi
05.08.2017 / 01:30
827 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Dünyanın herhangi bir ülkesinde, herhangibir ilinde, herhangibir konutunda, herhangibir kişisinde, herhangibir bir yılında, herhangibir günündeyiz? Bay bir insan, yaşı ençok kırk falan. Konutun salonunda, sağ elinde bir tabanca silahı, salondaki en büyük koltukta, bir seli bir dizinden, bir eli öteki dizinden sarkmış, azıcık da öne doğru eğilmiş gövdesiyle oturuyor. Yüzü asık, donmuş, küskün; yüreği ve göğsü ve dişleri tümüyle sımsıkı sıkışık; dudakları gergin ve sıkışık. Dağınık ve yer yer aklaşmış saçı, embesil bir çocuk gibi kendi dünyasında. Konuta ondan başka kimse yok. Televizyonu açık, müzik seti açık, tüm odaların kapıları açık ve bir de yatak odasının ışığı açık. Bir insan, bir erkek, bir beden dıştan bakılınca ama gerçekte o, tüm bedenini bırakmış bir ruh şu an da bunu göremiyoruz. Yaşama küsmüş, bedenine küsmüş, canına küsmüş, alıp verdiği soluklara bile küsmüş. Buzdolabındaki çok sevdiği salam, sucuğa, bonfileye, dondurmaya, üzümlü keke, çok sevdiği ayakkabılarına, film cd'lerine bile küsmüş. Yaşamının şu andan sonrasına küsmüş; küsmediği tek şey şu andan önceye doğru giden çocukluğu, gençliği, anıları. Arkadaşlarına, dostlarına bile küsmüş. Neden küsmesin ki onca şeye; işyeri, ödenmeyen alacaklardan batmış, eşi ve üç çocuğu kendisini bırakıp gitmiş, konutuna da bugün, yarın haciz gelecek, güzel günler baharın bitimiyle birlikte çekip giden leylekler gibi çekip gitmişler, arkalarında ottan, çöpten artıklar bırakarak. Yaşamak zor, ölmek kolaydır, derler ama gerçekte zor olan şey ölmektir çünkü şu yoz dünyada lağım fareleri bile ölmek değil yaşamak isterler, pislik içinde yaşayacaklarını bile bile. Doğal ki insanları, kolay olan şeyi seçtikleri için suçlamamak gerekir ama çekip gidenleri de korkaklıkla suçlamamak gerekir. Savaş çıktığında kaçmak isteyenler, yaşamdan kaçmak isteyenlerden bin kat daha çoktur her zaman. İnsanların çok yanlışları vardır; bunlardan biri de aldıklarını geri vermemektir. Bunu ancak ölüme karşı başaramazlar, geciktirebilseler de. Bu adamcağıza, borçluları borçlarını ödemiş olsalardı, bu adamcağız şimdi bu durumda olmayacaktı. İnsanların yanlışlarından biri de yalnızca kendilerini düşünmeyi özgürlük, mutluluk, başarı ve inanç saymaları? Bu durumlarda sevinenler her zaman tabutçular ve avanta alabilirlerse mezarcılar oluyor. Yani sonuçta şu yalan dünyada önünde sonunda birileri kesinlikle seviniyor. İşte bu adamcağız, sağ elinde bir tabanca olan bu adamcağız; toprakta kurtlara, böceklere yem olmadan önce yaşamda iki ayaklı, otuz iki dişli, ayakkabı giyen birilerine yem olmuş bu adamcağız, düşünemeyeceğiniz dek büyük acılar içinde şu an. Kapısını çalsanız, ona dostluk gösterip mutlu etseniz, yaşama bağlasanız inanın yine de sorunu bitmeyecek. Ailesi, işi, parası yok artık çünkü. Eğer bir insanın dostluğuyla mutlu olabilmek önemliyse, bunu hapise girip de yapabilir. İnsan, hapiste de dostlar bulabilir kendine. Yani bir insanı ölümden kurtarmak, yalnızca canını değil yaşamını kurtarmak olarak da anlaşılmalı. Be yiğitliği gösterebilecek kaç kişi var dünyada. Bir insanın canını, bir hayvanın canını kurtarır gibi kurtarmak gibi yetmez çoğu zaman. Belki de yasalar ve devletler bunu anlayamadıkları için ölümlüdürler. Televizyon açık, renkler dönüp duruyor türlü biçimlerde, değişik seslerle kovalaşarak, savaşarak ama adamcağızın gözünde onlar değil çekip giden ailesi, yıkılan işi, sırtlarını dönen dostları, doğubüyüdüğü olmasına karşın kendisine düşman kesilen bu ilin türlü yerleri ve anları var. Eşiyle ilk tanıştığı gün, yer ve gülücük var. Ve elinde, bu ülkenin bir ilinde, bir fabrikada, onlarca işçi, emekçice üretilmiş bir silah var. Şimdi onlar evlerinde, aileleriyle ve çok mutlular ve onların ürettiği bir şey şu an, bir yerde, birinin canını alacak. Ve onlar çok mutlular. Eşleri, çocukları, babaları, anneleri çok mutlu. Alışveriş yaptıkları dükkanlar, işyerleri de çok mutlu çünkü onlara para kazandırıyorlar. Ve para kazanamadığı için burada bir adam çok mutuz ve o mutlu olanların aracılığıyla bu dünyadan çekip gidecek. Üzgün ve mutlu çekip gidecek belki. Yalnızca üzgün değil. Acıları yaşamak acı verse de acılardan kurtulmak mutluluk verir genelde. Tabancayı sağ şakağına dayadı adamcağız. Eşine, çocuklarına, dostlarına, yaşama, ülkesine, topluma, devlete, hükümete, siyasetçilere, borçlularına, dünyaya sövdü. Ölmek istiyordu. Gerçekte yaşamak istiyordu yoksa onca emeği verip neden bir iş kursun, aile kursundu. O yaşamak istiyordu ama toplum, ülke, devlet, dünya, yaşam onun ölmesini istiyordu. Penceredeki saksılar kurumuştu, çiçeklerin dilenciler gibi titrek, açlıktan bayıldı bayılacak sararıp solmalarından belliydi. Umursamadı. Sonra kalktı, mutfağa gitti, onlara su getirdi. Kendisi ölecekse, onlar niye ölsündü. Sanılır ki kendini öldürecek insanlar böyle şeyler yapmazlar. Ama yaparlar. Yapmalılar. Dünyadaki akıllı(uslu) geçinenleri yanıltmak zekası(anlağı), farklılığı da güzel, ayrıcalıklı bir mutluluktur. Ölecek insan mutluluk mu duyar demeyin, duyabilir. Başkalarını öldürmekten mutluluk duyanlar gibi kendini öldürenler de mutluluk duyabilir. Ve cezasız kalacak tek kasıtlı öldürme suçu budur. Bu bile büyük mutluluk verebilir insana. Adamcağız ve koltukcağız, aynı yazgıya giden iki kişi gibi birbirlerine yaslanmışlar. Sanki adamla birlikte koltuk da ölecek gibi. Sanki koltuk da ölmek istiyor gibi. O da bu konuttaki mutlu ailenin mutluluklarına yıllarca tanıklık ve konukluk etmişti. Adamcağız tabancayı yine sağ şakağına dayadı. Ölüsünü inceleyen polisler şöyle diyecekti: -Sağ şakağında ve sağ el parmaklarında barut izi var ve kurşunun girdiği yerin çevresi halka biçiminde dışa şişmiş... Kesinlikle kendini öldürmüş bu adam. Cinayet değil. Adamcağız bunu düşününce gülümsedi. Sağ eline bir bez doladı, sağ şakağına da bir yastık koydu. ?Kendisine atılan onca kazığa karşın o da dünyaya bir kazık atmış çok muydu.' diye düşündü. Ve ilk kez kazık atıyordu dünyada. Parmağı tetiği emmeye başladı, sevgilinin dudaklarını emer gibi. Az daha, az daha? Adamı birden korku kapladı; yapamadı. Yine denedi, olmadı. Yine denedi olmadı. Yapamayacaktı. Gözü ve kulağı televizyondaki başbakanına takıldı ülkesinin. Başbakan; ? Ben, muhalefetteki bu partinin, savaştığımız korkunç mafya örgütüyle dayanışma içinde olduğunu, bu konuda bana verdiği olumsuz yanıtla anlamış bulunmaktayım...' diyordu. Adamcağızı birden öfke kapladı, ?Ulan, ' diye bağırdı televizyondaki başbakana öfkeyle yerinden kalkarak, ? Bu ülke, o partinin terörü, mafyayı desteklediğini elli yıldır biliyor, sen daha yeni mi anlıyorsunnn, geç anlama özürlü heriffff! İşine gelmedi mi bak nasıl da anlıyorsun! Toplumu kandırmaktan başka ne yapıyorsun bunca yıldırrr! Almışsın yanına anlak( zeka) düzeyi düşük, cahil (bilinçsiz), boşinançlı, mantıksız kitleleri, yönetime gelmişsin! Utanmadan konuşuyorsun daha! Gerçekte kooca bir hiçsinnn sennnn! Kitapsızzz herifff! Yalancııı! Seni bana verseler asarım seni bennn asaarrr! Köpeklere yediririm etini, leşini senin! Bilen biliyor seni merak etme sen!' Öfkelendikçe öfkelendi adamcağız, söylendikçe bağırdı, bağırdıkça öfkelendi... Salonda ne varsa yere, duvara fırlatmaya, kırıp dökmeye başladısinirinden. Televizyonu ve müzik setini bile yere çarptı. Kızgın bir boğaya dönmüştü. Gözü dönmüştü sinirinden. Eline geçen şeyin tabanca bile gözüne sinek kadar küçük, önemsiz göründü. Belki de onu tarak sandı. Bir saat sonra eve gelen polisler, ölüyü inceledi şöyle bir ve şöyle dedi: - Sağ el parmaklarında ve sağ şakakta barut izi ve kurşunun girdiği yerde dışa şişmiş bir halka. Kesinlikle kendini öldürmüş bu adam. Bu bir cinayet değil. Gerçek şu ki o öfke içinde adamcağız bezi ve yastığı unutmuştu. Yaşama, dünyaya, ülkesine bir kez bile kazık atamamış, yediği kazıklarla bu dünyadan çekip gitmişti. Son kazık yine kendisine girmişti? Ama polisler şunu birbirlerine sormadan da edemediler: - Bu çiçekler yeni sulanmış. Kendisini öldürecek biri çiçekleri neden sulasın? Necdet Gürçiftçi 2010-Temmuz tarihinde internette yayınlandı.
Düzenleme: 05.08.2017 / 01:30
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir