En Yeni Şiirler
İTE TAPANLAR TÜREDİYahudi Ermeni, Rum göçmenleri
Ülkeyi soyuyorlar yıllardan beri
Darbeler, hainlikler onların eseri
Münafıklık yalan, hile, talan işleri
Millet artık görüyor geçek zalimleri
Yahudi şapkası giyinmeyenler asıldı
İtlere hoşt diyenlere saldırılar başladı
Kedi, köpek kovalayanlara katil denildi
İt sevmeyenlere hayvan düşmanı denildi
Sonumuz pek hayır değil, ite tapanlar türedi
Yazar: Babacan
GÖÇ ZAMANIİnsanoğlu kuş misali,
Uçar gider göç zamanı.
Emelidir hoş visali,
Kaçar gider göç zamanı.
Güller açarken dalında,
Arı çiçekte balında,
İnsan taşınır salında
Naçar gider göç zamanı.
Can kafeste Rabbin anar
Firakta gül kurur, yanar
Sevgi pınarında kanar
Açar gider göç zamanı
Dağda erir, taş da erir,
Allah'ın rahmeti bürür
Hak yarattığını görür,
Biçer gider göç zamanı.
Özbekoğlu naçar kalma,
Çalış derse hiç yanılma,
Dünyalığa öyle dalma,
Saçar gider göç zamanı.
19.03.2024 Konya
Durmuş Ali ÖZBEK
Hoş: Beğenilen, tatlı, güzel anlamında Farsça bir kelime, "Hoşa gitmek" de aynı kelimeden
Visal: (sevgiliye) kavuşma
Firak: ayrılık
https://edebiyatevi.com/yazi/283908/goc-zamani
Yazar: dalim
18 MART ÇANAKKALE DESTA...18 MART ÇANAKKALE DESTANI
Şair Mesut Kılıçoğlu
Çanakkale'yi yazıyorum size,
Selâm olsun tüm şehidlerimize.
Anlatacağım yiğit Mehmetleri,
Bahsedecek tarihler biz Türkleri.
Rüzgâr verdi onlar ay- yıldızıma,
Sahip çıktı namusuma, ırzıma.
Koruyordu Türk ırkının yurdunu,
Kaybetmedi Mehmed'im umudunu.
Seve seve vermişlerdi canını,
Sarmıştık şu boğazın her yanını.
Çanakkale hiç böyle yazılmadı,
Bu zafer hiç kolay kazanılmadı.
Dünya Savaşı geçiyor çok çetin,
Kaderiydi Çanakkale milletin.
Dünya Savaşının Boğaz Cephesi,
Destan yazacaktır Çanakkale'si.
Amaç boğazları ele geçirmek,
Daha sonra İstanbul'u düşürmek.
Bu sebeple çevirdiler boğazı,
Düşman için olacak kara yazı.
Saldırdılar denizden, karadan,
Geçemeyecekler elbet oradan.
Başladı düşmanlar top ateşine,
Rastlanmaz bu savaşın bir eşine.
Üstümüze düşüyordu bombalar,
Cehenneme dönmüştü tüm oralar.
Gökyüzünde yanıyordu ateşler,
Saldırıyor Türk'e bütün kalleşler.
Toplamışlar her milletten insanı,
Bozuktu onların hepsinin kanı.
Yiyecekler onlar bizden tokadı,
Korkutacak düşmanı Türk'ün adı.
Mecidiye, Hamidiye, Çimenlik,
Başlar Çanakkale'de bir şenlik.
Kabaracak Türk ırkının ayranı,
Orada yapacağız biz bayramı.
Ders alacaktı bizden bütün düşman,
Olacak onlar geldiğine pişman.
Pişman olacaklar doğduklarına,
Yenilecekler Türk ordularına.
Düşmanları bekliyordu ordumuz,
Mezar olacak onlara yurdumuz.
Geçemeyecekler Çanakkale'yi,
Yıkamaz hiç bir kimse bu ülkeyi.
Çanakkale'ye koşmuştuk hepimiz,
Destan yazacak orada ceddimiz.
Arslan kesiliyor Türk'ün her biri,
Yeneceğiz orada tüm kâfiri.
Çanakkale'yi edin siz de tetkik,
Çektik orada düşmanlara tetik.
Çanakkale bizim büyük harbimiz,
Olacaktı sayısızca gazimiz.
Cevat Paşa'dır cephe komutanı,
Alıyordu kahramanlık unvanı.
Asıl adıdır onun Cevat Çobanlı,
Zafer kazandı onunla Osmanlı.
Çekiyordu düşmanlara ihtarı,
Gösteriyordu üstün bir başarı.
Savaştı Galiçya'da Filistin'de,
Trablusgarp ile Balkan ilinde.
Atanıyor Erkânı Harbiye'ye,
Çok emeği geçti Çanakkale'ye.
Göstermişti tüm dünyaya şanını,
Alacaktı liyakat nişanını.
On Sekiz Martın yiğit kahramanı,
Çanakkale'de geçti tüm zamanı.
Tüm Mehmetçiklerim onun emrinde,
Savaşmıştı cephenin her yerinde.
Savaştan sonra Ankara'ya gider,
Bizlere Mecliste mebusluk eder.
Hatırlatmıştık paşayı bizler de.
Üstünlük sağlıyorduk denizlerde.
Düşmanı getirdik boğazda dize,
Şimdi anlatacağız harbi size.
Boğazı kara bulutlar bürüdü,
Düşmanlarımız denizden yürüdü,
Geliyordu düşman donanması,
Çekecekti onlar büyük bir yası.
Gelmişlerdi sanki onlar gezmeye,
Yurdu işgal edip bizi ezmeye.
Yetermi buna düşmanın gücü,
Atatürk'tü orada Türk'e öncü.
Hür yaşadık bizler tarih boyunca,
Cepheye koştuk savaşı duyunca.
Ata'mız bize veriyor taktiği,
Düşmanı görünce çektik tetiği.
Kabul eder mi Türk tutsak olmayı,
Kovmak için düşmanı gerdik yayı.
Kimseye vermeyiz vatanımızı,
Adadık bu uğurda canımızı.
Her tarihte bizler bunu gösterdik,
Düşmanın hepsini yerlere serdik.
Hepsi de üstümüze üşüştüler,
Çıkar çıkmaz da yerlere düştüler.
Düşmanlar ilk önce geldi denizden,
Dersini alacaktı hepsi bizden.
Boğaza demir attı donanması,
Ateşe başladı Türk'ün tabyası.
Gelmişti gemileri, fırkateyni,
Dağılacaktı hepsinin de beyni.
Düşmanlara saldırdık Kürşad gibi,
Küffarla doldu denizin dibi.
Balıklara yem ettik onları,
Şahlandı Barbaros'un torunları.
Hâkimdi Barbaros tüm denizlere,
İlham verdi boğazda bizlere.
Ondan almıştık bizler gücümüzü,
Boğazda söylemiştik türkümüzü.
?Çanakkale içinde Aynalı Çarşı,
Ana ben gidiyorum düşmana karşı?.
Düşmüştü bu türkümüz de dillere,
Çanakkale'yi vermeyiz ellere.
Burası vatanımın bir parçası,
Yoktu Mehmet'imin hiç de şakası.
Bomba attık gemilere durmadan,
Daha onlar kıyımıza varmadan.
Başladı büyük bir deniz savaşı,
Destan yazdı subayıyla, onbaşı.
Çavuşundan, kahraman erine,
Selam olsun onların her birine.
Savaştılar bir hilâl uğruna,
Pes ettiremez düşman Türkoğluna.
Bizlerindir Çanakkale denizi,
Yenemeyecekti düşmanlar bizi.
Allah Allah diye öne atıldık,
Çanakkale'de gemiler batırdık.
Düşmanın başına sıktık kurşunu,
Geçirmedik Çanakkale'den onu.
Düşmanın boğazda kesildi yolu,
Destanlar yazıyordu Gelibolu.
Karşısında kahraman Türk askeri,
Kaçacaktı düşmanlar tekrar geri.
Başlamıştı çetin bir boğaz harbi,
Titretiyor Türkler şarkı ve garbi.
Nusret Gemisi döküyor mayını,
Bulmuştu Türkler işin kolayını.
Batıyor mayına çarpan gemiler,
Boğuluyor içindeki caniler.
Gömülüyordu hepsi de sulara,
Sahipti düşmanlar çok ordulara.
Fazla askerin de olsa ne yazar,
Mehmetçiğim onlara kuyu kazar.
Dönmüştü gidişat lehimize,
Zırhlılar giriyor menzilimize.
Nişan alıyor Mehmetler en iyi,
Vuruyor gördükleri her gemiyi,
Sokuyorlar bombayı bacasından,
Feryat ediyor düşman acısından.
İsabet alıyor düşman gemisi,
Geliyor bunun daha da gerisi.
Batırıyorduk birçok gemileri,
Cehenneme saldık İngilizleri.
Durdurduk boğazda Haçlıları,
Yenilecekti düşman orduları.
Mehmetçiğim sırtlıyordu mermiyi,
Vuruyordu denizdeki gemiyi.
Çok babayiğitti Seyit Onbaşı,
Eliyle sıksa ufalardı taşı.
Seyit Onbaşı çok ağır gülleyi,
Koltuğa almıştı sanki kelleyi.
Kaldırıyor iki yüz yetmiş kiloyu,
Bombalıyor düşmanların filoyu.
Batırıyor hedefteki her şeyi,
Yaşatıyor milletine neşeyi.
Değiştiriyor savaşın seyrini,
Tanıyordu dünya bu Türk erini.
Kaldırıyordu bombayı üç kere,
Pusu kurmuştu Türkler sipere.
Yapmışlardı vatan savunmasını,
Batırdık düşmanın donanmasını.
Gömdük düşmanı karanlık sulara,
Umutlar verdik yeni ufuklara.
Aydınlanıyor Türk'ün geleceği,
Belliydi düşmanların öleceği.
Sonudur bu Türk'e kefen biçenin,
Canını aldık boğazdan geçenin.
Olduk hepimiz Kılıçarslan gibi,
Cesetlerle doldu denizin dibi.
İnledi her yer Türk'ün narasıyla,
Deniziyle ve de tüm karasıyla,
Hepimizde var Çaka Bey'in ruhu,
Denize döktük bu Haçlı güruhu.
Cihanda duyulur Mehmet'in sesi,
Düşmana mezar olur Türk ülkesi.
Esad Paşa, Vehip ve Faik Paşa,
Çanakkale'de girdiler savaşa.
Yarbay Hasan Bey, Mehmet Şefik Aker,
Düşmanların önlerine set çeker.
Mehmet Ali, Mustafa Hilmi Paşa,
Komutandı hepsi bizim gardaşa.
Yüzbaşımız Tophaneli Hamdi Bey,
Değişiyordu onun ile her şey.
Ses verir Nusret Mayın Gemisi'nden,
Razıdır Türk milleti kendisinden.
Fahrettin Altay, Mehmet Nuri Conker,
Çanakkale'deydi hepsi de nefer.
Mehmet Nazif ve Remzi Alçıtepe,
Düşmana mezar olur tüm dere, tepe.
Daha sayısız albayla, yarbaylar,
Teğmenim, yüzbaşım ve de subaylar,
Fevzi Paşa, Halil Sami Albay'ım,
Cephede savaştı bütün alayım.
Tümenim, taburum ile kolordum,
Onlar ile korundu cennet yurdum.
Onbeşliler ile cesur erimiz,
Gencimiz yaşlımız ve her birimiz.
Hepsi de Çanakkale'ye koştular,
Vatan aşkıyla yanıp tutuştular.
Geri dönmeyi asla düşünmeden,
Onlardı Çanakkale'de harp eden.
Geçilmez dedi Mehmet'im bu kale,
Düşmanları durdurdu Çanakkale.
Anasından almıştı öğüdünü,
Koruyordu Mehmed'im Türk'ünü.
Minnet borçluyuz onların hepsine,
Şimdi bakalım cephe gerisine.
Almıştı sancağı karabudun,
Şahlanıyor arslanları Uhud'un.
Mazhardılar Peygamber övgüsüne,
Düşmanlar çarpıyor Türk süngüsüne.
Zafer ise süngünün ucundaydı,
Hazret-i Peygamber'de oradaydı.
Medine'yi ziyaret eden bir zat,
Peygamber'le görüşüyordu bizzat.
Bu Allah dostu evliyaullahtan,
Haber veriyordu Resulullah'tan.
Göremez Resulullah'ı yerinde,
Çünkü Resul Çanakkale Harbi'nde.
Diyor ki Peygamber'imi göremedim,
Ravza'da ona selam veremedim.
Anlatıyor bunları türbedarına,
Söylüyordu mevzuyu etrafına.
Böylece duyuluyordu bu olay,
Artık düşmanları yenmek çok kolay.
Allah'ın bize büyük mucizesi,
Korunacaktı bu İslam ülkesi.
Görüyorduk her türlü kerameti,
Türk'ümün şahlanıyor azameti.
Hâkimdiler cihana bir zamanlar,
Cephede okunuyordu ezanlar.
Ezan sesi düşmanı titretti,
Manevi duygu askeri kükretti.
Türk'de büyük manevi kuvvet vardı,
Ordunun etrafını onlar sardı.
Cephedeydi üçler, yediler, kırklar,
Yapılıyor onlar ile ataklar.
İslamın bu manevi orduları,
Kabarttı biz de dini duyguları.
Gelmişlerdi Türk ırkına yardıma,
Destek veriyorlar benim orduma.
Sanki olmuştu hepsi bir arslan,
Dirilmişti sanki dedem Alparslan.
İlerlediler süngü vura vura,
Mezar ettiler orayı gâvura.
Çarpışıyordu Türk'ün askerleri,
Siperlerdi hepsinin de yerleri.
Baş koydular vatan millet yoluna,
Direndiler Türk- İslam uğruna.
Türk'ü cepheden hiç kimse sökemez,
Düşman bayrağını hiç de dikemez.
Kötü durumdaydı buranın hali,
Toplanmıştı her milletten ahali.
Askerleri fazlaydı kat be kat,
Yiyecekti Mehmed'imden bir tokat.
Dikilmiştik düşmanın karşısına,
Aldırmadık onların sayısına,
Yeni Zelanda, Afrika, Asya'dan,
Geldiler savaşa Avustralya'dan.
Her ırktan oluştu bir sürü insan,
Kimi çapulcu, kimisi de korsan.
Kimisi serseri, kimi de yamyam,
Çanakkale'de edecektik bayram.
Karşımıza çıkmıştı yedi düvel,
Siperleri kazdık onlardan evvel.
Kınalı kuzum bekliyor siperde,
Vatan sevgisi vardı tüm erde.
Kaçıyordu Türk askerini gören,
Yapacaktık düşmanlara bir tören.
Çıkamayacaklar doğacak güne,
Sanmışlardı gidiyoruz düğüne.
Bekliyor onların hepsini ölüm,
Karaya çıkıyorlar bölüm, bölüm.
Üstümüze yağıyordu bombalar,
Düşman için karanlıktı dünyalar.
Siperlerde karşıladık onları,
Düşmanın hepsi Haçlı torunları.
Saldırdılar denizden ve karadan,
Yardım ediyordu Yüce Yaradan.
Değişecekti savaşın kaderi,
Şahlanıyordu Atatürk'ün eri.
Yapılıyordu her türlü plânlar,
Karşı koyuyor cephede olanlar.
Alıyor Türk eri hücum emrini,
Düşmanların bombalıyor yerini.
Oluk, oluk kan akıyor dağ, bayır,
Yanıyordu her taraf cayır, cayır.
Ortalık görünmüyordu dumandan,
Saldırın diyor bize başkomutan.
Azrail olduk düşman neferine,
Saldırdık biz de bunun üzerine.
Susamıştı düşmanlar eceline,
Alıyor Türkler onları eline.
Gerçekleşiyor düşmanın ölümü,
Cehenneme gidiyor bir bölümü.
Süngü takınız diyordu Miralay,
Yok olmuştu Elli Yedinci Alay.
Saldırdı hepsi de düşman üstüne,
Çıkamayacaklar doğacak güne.
Mehmet'im set yaptı vücutlarını,
Vatan için döktüler kanlarını.
Geçit vermediler zalim düşmana,
Hasret kalacaktık biz birçok cana.
Hüseyin Avni alay komutanı,
Tanı Türkoğlu bu büyük atanı!
Vatan için canını veriyordu,
Alayın tüm hepsi de ölüyordu.
Çıktılar şehidlik mertebesine,
Ses verdiler asırlar ötesine.
Görülmemişti böyle bir olay da,
Göçmüştü Elli Yedinci Alay da.
Cennete uçtu er ve subayımız.
Gitti Elli Yedinci Alay'ımız.
Onlara var her Türk'ün minnet borcu,
Görmeden onu geçme sen ey yolcu!
Ziyaret edin mutlak o tepeyi,
Hatırlayın Hüseyin Avni Bey'i.
Onlarla korundu Türk'ün boğazı,
Düşmanı yenmekti bütün niyazı.
Semaya açılıyordu tüm eller,
İmdada gelmişti gökten melekler.
Kuvvet veriyordu Türk'e imanı.
Saldırıyor bir elinde Kur'anı.
Her yeri sarıyor tekbir sesleri,
Yetiyordu düşmana nefesleri.
Ölüm- kalım yeridir siperler,
Şehit oluyor gelen bütün erler.
Direndiler düşmana günlerce
Sayısız şehidler verdik binlerce.
Şehit sayımız iki yüz elli bin,
Yolunu kesmiştik Ehl-i Salib'in.
Vatan için ne ocaklar sönüyor,
Şehidlerimiz cenneti görüyor.
Duruyorlardı karşısında Haçın,
Düşman istiyordu boğazı açın.
Set çekmişti Mehmetçiğim boğaza,
Çok da çetin geçiyordu bu gaza.
Cephede dalgalanır bayrağımız,
Şehit kanıyla doldu toprağımız.
Mübarektir bastığımız bu yerler,
Kefensizdir oradaki tüm erler.
Gittiler askeri üniformayla,
Eri, çavuşu, yüzbaşı, albayla,
Elbisesiydi onların kefenleri,
Nur gibiydi hepsinin de tenleri.
Gülüyordu sanki nurlu yüzleri,
Açık gitti şehidimin gözleri.
Bekliyordu onları Peygamber,
Olacaklar Cennette beraber.
Mehmet Çavuşum da Seddülbahir'den,
Tek başına düşmanları püskürten.
Ordaydı Ezineli Yahya Çavuş,
Sergiliyordu yiğitçe bir duruş.
Emrindeki altmış sekiz askerle,
Alıyor düşmandan binlerce kelle.
Ezinelinin bu çok az askeri,
İtiyordu tüm düşmanları geri.
Durdurdu altı düşman taburunu,
Kurtardı milletinin onurunu.
Ezineli Yahya Çavuş Destanı,
Askeri ile korudu bu vatanı.
Tarihe geçiyordu Ezineli,
Kurşun sıkıyor Mehmetçiğin eli,
Hepsi birer gencecik delikanlı,
Oluyordu Türkler bu kadar şanlı.
Çanakkale'nin kahraman Kürşad'ı,
İngiliz'e vuruyordu tokadı.
Gidiyordu Kürşad'ın izinden,
Ses verdik Çanakkale denizinden.
Ezineli'ydi Kürşad'ın torunu,
Kutlarız yürekten hepimiz onu.
Saray basar gibi vurdu düşmana,
Kürşad ile gelmişti ki yan yana.
Onun için diyoruz ona Kürşad,
İngilizleri etmişti çok haşad.
Kahramandır Yüzbaşı Yusuf Kenan,
İngiliz'i ediyordu perişan.
Seddülbahir'de yazıyordu destan.
Düşmanı durduruyor bu komutan.
Emrindeki iki yüz askeriyle,
Savaştı İngiliz'in her biriyle.
Çok fazlaydı Haçlının ordusu,
Yoktu Kenan'ın onlardan korkusu.
Türk ordusunun kahraman fertleri,
Düşmanı yok etmekti tüm dertleri.
Budur var olma yok olma savaşı,
Verdik orada binlerce naaşı.
Akıyordu kanımız oluk, oluk,
Durmuyordu Mehmetçiğim bir soluk.
İçiyor sadece bulgur çorbası,
Bir dilim ekmek taşırdı torbası.
Verilirdi bir de üzüm hoşafı,
Olmaz kimsenin buna bir lafı.
Yerlerdi bu menüyü de severek,
Sofradan kalkarlardı hamd ederek.
Suyu bile yoktu matarasında,
Kalmıştık bir de düşman ortasında.
Çok ağırdı cephedeki bu şartlar,
Açılacak elimdeki tüm kartlar.
Koyacağız her şeyi de ortaya,
Düşmeyeceğiz hiçbir de hataya,
Neyimiz varsa aldık elimize,
Güveniyorduk biz de süngümüze.
Takıyordu silâha süngüsünü,
Çoğaltıyor düşmanın ölüsünü.
Almıştı Mehmetler her şeyi göze.
Gelecekti düşmanlar elbette dize.
Sapladık süngüyü düşman göğsüne,
Kulak verdik Atatürk'ün sesine.
Gelmişti Atamız Çanakkale'ye,
Düşmanlara orada dur demeye.
Çanakkale'de geçti tüm zamanı,
Atatürk'tü savaşın kahramanı.
Koyuyor Atam canını ortaya,
Minnet duyuyoruz bizler Ata'ya.
Parçalanıyordu Ata'nın saati,
Kurtarıyordu onu da dikkati.
İsabet etti Ata'ya şarapnel,
Kırılacak elbet onu atan el.
Düşmanın yaptığı kalmaz yanına,
Şan katıyor Atam Türk'ün şanına.
Önder oldu Çanakkale'de Türk'e,
Onunla öğündü bütün bu ülke.
Girdik hepimiz Ata'nın emrine,
Direktifini getirdik yerine.
Emrindeydi genç kınalı kuzular,
Süngüyü kavradı güçlü pazular.
Yakmıştı onlara anası kına,
Kurban olsun dedi oğlum ırkına.
Kına var idi Türk'ün töresinde,
Yapılır savaşın arefesinde.
Kına yapılır kesilen kuzuya,
Bir de askere gidecek yavruya.
Böyleydi bizim bu geleneğimiz,
Vatan yolunaydı tüm emeğimiz.
Vatan için can veren Mehmed'im,
İntikamını almazsam namerdim.
Mehmetçiğim neler yazsak az sana,
Allah güç versin Kınalı Hasan'a.
Kına yapmıştı oğluna anamız,
Hasan'ı tanıyordu tüm dünyamız.
Canımız kınalı kuzularımız,
Onlarla güçlendi ordularımız.
Orduya katılıyor onbeşliler,
Vatan savunmasına yetiştiler.
Ardından öğrenciler okulunu,
Bırakıp takip etmişlerdi onu.
Orduya katılmışlardı hepsi de,
Şehitlik mertebesi az ötede.
Gelmişlerdi gençler şehit olmaya,
Düşmana karşı vatan savunmaya.
Liseler vermedi bu sene mezun,
Geçmiyordu günler de çok uzun.
Vatanı tercih ettiler okula,
Cephede giriyorlardı kol kola.
Mavzeri alıyorlardı omzuna,
Uğratacaklar düşmanı bozguna.
Savaşıyordu Mehmetler mevzide,
Anne, baba, kardeş kaldı mazide.
Ölürsem şehit, kalırsam gazi,
Milletine karşı çok mütevâzi.
Vatan için çarpıyor yürekleri,
Hür yaşamaktır bütün dilekleri.
Gece gündüz ve yağmur kış demeden.
Çarpıştılar yemeden ve içmeden.
Savaştılar düşman ile aç, susuz,
İçimizi acıtıyor bu husus.
Bulamıyorlardı yemeğe zaman,
Saldırıyorlardı düşmana her an.
Olmamıştı hiç dinlenme fırsatı,
Elindeydi devamlı da pusatı.
Oluyorlardı her an nöbette,
Dikkatli olmak gerekti elbette.
Yağıyordu mermiler yağmur gibi,
Bizdik elbet bu vatanın sahibi.
Toprağa verdik binlerce insanı,
Kuvvetliydi milletimin imanı.
Bu imandan hepimiz güç alarak,
Düşmanların üstüne saldırarak,
Yaşattık küffarlara cehennemi,
Tüm dünyanın bu savaştı gündemi.
Mehmetçiğim korumuştu vatanı,
Çanakkale'de yazmıştık destanı.
Bilinecek yıllarca bu destanım,
Mezar oldu düşmanlara vatanım.
Saldırıyordu düşman onlarca,
Top mermisi düşüyordu tonlarca.
Çukurlar açılıyordu koskoca,
Geçit vermiyorduk bizler de Haça.
Mertçe çarpıştılar burun, buruna,
Canlar verdik bir Hilâl uğruna.
Yapılıyordu Hilal- Haç savaşı,
En küçüğümüzün on üçtü yaşı.
Cepheye koştu eli silâh tutan,
Yaşandı orada büyük bir tufan.
Küçük yavrular katılır bu savaşa,
Geçilmez yazdılar dağa ve taşa.
Ali Reşad Çavuş on üç yaşında,
Bulundu Çanakkale Savaşında.
Terlememişti henüz bıyıkları,
Durdurmuştu boğazda haçlıları.
Babası Balkan Harbinde şehitti,
Bombacı Ali Reşad çok yiğitti.
Kaybetti babasını, annesini,
Çanakkale'de duyurdu sesini.
Koşarak geliyor Çanakkale'ye,
Sokmayacak düşmanı Türkiye'ye.
Silahını almıştı eline,
Bomba fırlattı düşman siperine.
Kahraman Ali Reşad Çavuşumuz,
Çok sertti düşmanlara vuruşumuz.
Geceleri yapıyordu baskını,
Korumuştu Ali Reşad ırkını.
Yaklaştı gizlice düşman üstüne,
Şarapnel saplanıyordu göğsüne.
Ayrı durdu bir müddet savaştan,
Düşmana karşı çıktı küçük yaştan.
Bir zaman savaştan kalmıştı uzak,
İyileşince harpte kurdu tuzak.
Korkusuzdu bu küçük Ali Reşad,
Düşman askerini etti haşad.
Mangal gibiydi Reşad'ın yüreği,
Bükülmezdi yiğidimin bileği.
Ustaca atıyordu el bombasını,
Ondan bahsedecek Avrupa basını.
Göstermişti bu savaşta başarı,
Düşmanı kovdu boğazdan dışarı.
İri değildi Reşad'ın cüssesi,
Bol gelmişti üstüne elbisesi.
Ayağına geniş geldi postalı,
Reşad Çavuş Çanakkale kartalı.
Büyük gelmişti ona da şapkası,
Kutlar bu yiğidi Türk'ün Ata'sı.
Dert etmedi tüm olumsuzlukları,
Ant içti kovmak için soysuzları.
Bombacı lakabı verilir ona,
Adamıştı kendisini vatana.
Alıyordu Enver Paşadan rütbeyi,
Göze almıştı Çavuşum her şeyi.
Küçük savaşçı, gönüllü bombacı,
Ali Reşad Türkiye'min baş tacı.
Minnettarız hepimiz de Reşad'a,
Benziyordu kendisi de Kürşad'a.
En önde savaştı bu Türk evladı,
Unutulmayacak yıllarca adı.
Yad ettik burada bizler de onu,
Zaferle bitecek bu harbin sonu.
Yaşamadı bu millet hiç esaret,
Savaşmak cephede büyük cesaret.
Namus günüdür milletin bu olay,
Siperleri aydınlatıyordu ay.
Sıkıştırdılar düşmanı köşeye,
Vatan için katlanılır her şeye.
Savaştılar zor şarlar altında,
Şehidlik aldılar Allah katında.
Ölmediler onlar da diridirler,
Çok mübarektir yattıkları yerler.
Toprak değil elbet, cennet bahçesi,
Güzeldir şehidliğin neticesi.
Karşımıza çıkmıştı bir sürü millet,
İnsan değil sanki hepsi de illet.
İçlerinde toplanmıştı Anzaklar,
Türk'e karşı kurulmuştu tuzaklar.
Bilmeden geldi Anzaklar oyuna,
Mehmet'le yattılar koyun koyuna.
Kurmuştu İngilizler böyle plân,
Söylemişler Anzaklara da yalan.
Kandırmışlar İngilizler onları,
Çanakkale oluyordu sonları.
Basıyordu Mehmetciğim kurşunu,
Ölümle bitiyor Anzak'ın sonu.
Peş peşe atılıyordu gülleler,
İnsanı parçalıyor şarapneller.
Havada çarpışıyordu mermiler,
Destan yazıyordu bizim Mehmetler.
Giriyordu kurşunlar birbirine,
Yapışmıştı biri de diğerine.
Yağmur gibi yağıyordu kurşunlar,
Üstümüze düşüyor hepsi bunlar.
Göğsümüzü ettik kurşuna siper,
Şehit oldu Mehmet'im teker teker.
Kopmuştu sanki gerçekten kıyamet,
Def olup gidecekti bu melanet.
Çiziliyor orada kaderimiz,
Düşmanı kovmaktı bütün derdimiz.
Düşmüştü bütün milletim bu derde,
Yediden yetmişe herkes seferde.
Aklımıza koymuştuk zaferi,
Diyordu Atatürk haydi ileri!
?Emrediyorum ben size ölmeyi?,
Düşünmeyin hiç de geri dönmeyi.
Uyuyorduk Ata'mızın emrine,
Getirmiştik onu hemen yerine.
Çanakkale'de en büyük önder,
Seviyordu Ata'mızı bütün er.
Güç vermişti bize Ata'nın sözü,
Ayırmadık düşmanlardan gözü.
Vuruyorduk biz kime rast gelirse,
Umurumuzda değildi delirse.
Yaşanıyordu korkunç bir cehennem,
Dua eder kardeşim, babam, annem.
Türk anası gönderirken oğlunu,
Kesiyordu istasyonda yolunu.
Diyordu ki anne giden oğluna,
?Düşman ayağı bastırma yurduna!
Vatan için en ön saflara atıl!
Def olsun karşımızdaki tüm batıl.
Ezan için sen orada ölesin!
Şehidliğin mertebesini bilesin.
Sakın ha! Gelmeyesin sen geriye,
Saldır küffar üstüne, ileriye!
Yoksa hakkımı helâl etmem sana!
Şehit ol! Sen bu mübârek vatana?.
İşte böyleydi anamızın hali,
Korundu böylece Devlet-i Ali.
Sahipti tüm anamız bu şuura,
Diz çöktürdük orada biz gâvura.
Kuvvet verdi bizlere duaları,
Kan gölüne çevirdik oraları.
Destek oluyordu bize milletim,
Tüm gücüyle oradaydı devletim.
Bizler destek oluyorduk her yönden,
Gencimiz, yaşlımız koştu en önden.
İçlerindeydi dedem Ahmet Çevik,
Babayiğitti kaşları da eğik.
Çanakkale'ye gitti Çekerek'ten,
Katılmıştı bu savaşa yürekten.
Doğmadan yetim kaldı anneannem,
Şehit düştü Çanakkale'de dedem.
Çok cesur anneannemin babası,
Savaşa yolladı onu anası.
Nurukâ'nın şehit olan damadı,
Gurur verdi bizlere onun adı.
Bizler de dedemizin yolundayız,
Bozok Ovası olan Yozgat'tayız.
Geride bıraktı ailesini,
Çok özledi kızı da dedesini,
Dedem Çanakkale'de yurdu korur,
Duyarız bizler onunla gurur.
Yetim kaldı Ümmügülsüm kızı,
İçimize düştü derin bir sızı.
Doymadı anneannem babasına,
Muhtaç kaldı sadece kocasına.
Torunu dedemin annem Alime,
Onları unutmak mı ne kelime.
Şehit haberi gelince döğündük,
Bizler de bu dedemizle öğündük.
Acısı düşüyordu ilçemize,
Haberi geldi Çekerek'imize.
Arkasından yakmışlardı ağıtı,
Şarapnelle parçalandı suratı.
Ahmet Çevik cepheden gelmedi,
Felek Ümmügülsüm'e de gülmedi.
Ortada kalıyordu anneannem,
Bunları anlatmıştı bize annem.
Dedemi yâd ediyoruz burada,
Yatıyor Çanakkale'de karada.
Çanakkale'de onu hatırladım,
Bir köşeye oturarak ağladım.
Öbür dedem ise gazi olmuştu,
Mermi ile kolundan vurulmuştu.
Cepheye koşmuştu harbi duyunca,
Asker oldu on bir sene boyunca.
Babamın dedesi Çanakkale'de,
Kurşunla yaralanmıştı cephede.
Yapıyordu vatan savunmasını,
Almıştı anasının duasını.
Dedemin anası Şahin Ana'ydı,
Vatanın korunmasından yanaydı.
Onun için oğlunu doğurdu,
Kurtulacak elbette Türk'ün yurdu.
Göndermişti onu Çanakkale'ye,
Feda olsun dedi oğlum ülkeye.
Savaştı dedem cephede günlerce,
Şehidler vermiştik bizler binlerce.
Kurşunu sıkmıştı, hain düşmana,
Hizmet etti yıllarca bu vatana.
Zaferden sonra dönmüştü köyüne,
Umutla bakacak doğacak güne.
Kendisi iriydi ve uzun boylu,
Kel Necip dedemdi onun da oğlu.
Bekir Kılıçoğlu'dur bu dedemiz.
Övünç kaynağıdır bize ceddimiz.
Mermi saplanmıştı onun koluna,
Gazi demişlerdi Kılıçoğlu'na.
Çolak denmişti ona bu yüzden,
Bir gazi dede çıktı köyümüzden.
Vatanı korumuştu dikti başı,
Bağlanmıştı gazilik maaşı.
Hamzakâ'nın bu kahraman evladı,
Unutulmaz onun elbette adı.
Yazdık onu bu satırlara biz de,
Yaşayacaktır dedem kalbimizde.
Bu dedemi anlattı bana babam,
Onları buraya yazmaktır çabam.
Yoksa nerden olacaktı haberim,
Yazarken yaşlanmıştı gözlerim.
Babam Hacı Osman'dan çok dinledim.
Torun olarak onları özledim.
Çanakkale'deydi bu dedelerim,
İkisine birden rahmet dilerim.
Şehit olmuştu bu savaşta biri,
Gazi olarak dönmüştü diğeri.
Ben ise onların bir torunuydum,
İki dedem ile de gurur duydum.
Onlara burada açtık parantez,
Yazıyorum bunu sizlere ilk kez.
Terk etmişti dedelerim dünyayı,
Ardından okuyalım Fatiha'yı,
Ruhu şad olsun bu dedelerimin,
Mekânı Cennettir şehidlerimin.
Bu vesileyle onları tanıdık.
Çanakkale'de kavrulduk ve yandık.
Hasret giderdik böylelikle dedeme,
Döndük Çanakkale'deki gündeme.
Başlamıştı şenlik, kurulmuştu toy,
Oğuz boyundan geliyordu bu soy.
Katlanamazdı bu soy esarete,
Sahipti Türk büyük bir cesarete.
Cesareti vardı Türk'de Kürşad'ın,
Altından kalkıyoruz biz her şartın.
İşlemez Türk'e hiçbir olumsuzluk,
Askerimizde vardı korkusuzluk.
Kaldırıp attılar cepheden Haçı,
Şehit ve gazim milletin baş tacı.
Duramaz düşman bizim karşımızda,
Akif diyor İstiklal Marşımızda.
?Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.?
İşte böyleydi Türk'ün anlayışı,
Hür olmaktır devamlı yaşayışı.
Savaştık bizler de bundan dolayı,
Kaybettik cephede birçok alayı.
Cephelerin hepsi bir mahşer yeri,
Hür yaşamaktır Türk'ün karakteri.
Bu millet vurulamazdı zincire,
Atlatmıştı tarihte çok badire.
Gelmiştik her şeyin biz üstesinden,
Ses verdik Çimenlik'in ötesinden.
Yaralanmalar oluyordu cephede,
Direniyordu Mehmed'im yinede.
Sahip çıkıyorduk yaralımıza,
Almıştık onları çadırımıza.
Taşıdık cepheden askeri hemen,
Götürdük hiç de vakit geçirmeden.
Çadırlardan oluşmuştu Revirler,
Yatıyor orada yaralı erler.
Beklediler hemen iyi olmayı,
İsterler harbe tekrar katılmayı.
Cephe dışında Seyyar Hastahane
Hekimlerimiz vardı çok şahane.
Oraya gelirdi yaralananlar,
Tedavi edilirdi vurulanlar.
Hastayla doluydu bütün sedyeler,
Yardımcıydı onlara hemşireler.
Hizmet ettiler gönüllü olarak,
Yaralının yarasını sararak,
Mehmet'ime veriyorlar şifayı,
Çok kabarıktı buradaki sayı.
Dayanılmaz yaralının sesine,
Yetişemediler onlar hepsine.
Ağır yaralıya vardı öncelik,
İnsanı yaşatmaktı tüm incelik.
Yaralıya yapıyorlar pansuman,
Halsiz olana olmuşlardı derman.
Mehmet'imin cankurtaran meleği,
Kan- revan olmuştu bütün gömleği.
Kan damlıyor hepsinin ellerinden,
Askere moral çıkar dillerinden.
Mehmetçik alıyor hekimden gücü,
Bir sedyede yatıyorduki üçü.
Tedavi ediyorlardı sırayla,
Dinleniyorlardı çok az arayla.
Hekimlerimizin ağırdı yükü,
Kurtarıyorlardı yaralı Türk'ü.
Bekliyor onları ağır bir görev,
Asker göndermişti cepheye her ev.
Gelmişti Mehmetçik her bölgeden,
Onlardı düşmanlar ile cenk eden.
Oluyorlardı her zaman nöbette,
Kurtarılacaktı vatanım elbette.
Duramadı düşman Türk karşısında,
Büyük bir azim vardı paşasında.
Kenetlendik erinden subayına,
Basıyorlardı düşmanlar mayına.
Hepsi oluyordu delik deşik,
Çanakkale'dir bize bu son eşik.
Düşmanı durduramazsak burada,
Girecekti onlar da bütün yurda.
Onun için canla başla direndik,
Çanakkale'de orduları yendik.
Anafartalar ile Kumkale'den,
Geçemiyor düşman Çanakkale'den.
Conkbayırı ile Arıburnu'ndan,
Düşmanların getirdik biz burnundan.
Düşmanın hepsi geldi bir araya,
Dizdik hepsini orada sıraya.
Sokmuştuk düşmana kasaturayı,
Mezar ettik hepsine orayı.
Orada ne zulüm kaldı, ne de şer,
Kaçmışlardı hepsi de üçer beşer.
Doğduklarına olmuşlardı pişman,
Anafartalar'daydı yiğit Paşam.
Bunun için doğurmuştu anası,
Çektiriyor Atam düşmana yası.
Yönetiyordu cephede ordumu,
Ses getiriyordu düşmana vurdumu.
Askerlerine veriyordu morali,
Sevindiriyor bizleri bu hali.
Cephede geçiriyordu tüm gününü,
Duyacak herkes Atam'ın ününü.
Selâm duruyoruz buradan ona,
Sahip çıkmıştı Atatürk vatana.
Mustafa Kemal'di orda yüzbaşı,
Kazanmıştı Türk milleti savaşı.
Savaşmıştı Atam Çanakkale'de,
Kutlanıyor zafer bütün ülkede.
Çanakkale'de yazdık biz destanı,
Sevdik Başbuğ Atatürk komutanı.
Kahramandır bizim Atatürk'ümüz,
Yayılıyordu cihana ünümüz.
Gurur günüdür Türk'ün Çanakkale,
Milletçe verdik orada el ele.
Susturmadık bizler ezanımızı,
Vatan için verdik bu canımızı.
Çanakkale'de şehidler yatıyor,
Türklerin kalbi orada atıyor.
Şehidlerimiz bizlerin kalbinde,
Kaybettik onları boğaz harbinde.
Emanet ettik vatan toprağına,
Selâm durduk bizler Türk bayrağına.
Şehidim rüzgâr verdi ay- yıldıza,
Çanakkale'de ders verdik kansıza.
Hepsini sardık mis gibi anbere,
Gönderdik onları Peygamber'e.
Anası mürüvvetini görmeden,
Şehit oldu hepsi de evlenmeden.
Yaşamamışlardı hayatlarını,
Tarihe yazıyorduk adlarını.
Göçtü hepsi ömrünün başında,
Çoğu daha çocuktu genç yaşında.
Cephede bütün hayatları söndü,
Gözlerim karardı başım da döndü.
Onlar için gözümden aktı yaşlar,
Hayata veda etti genç kuşaklar.
Dayanmaz bu acıya anaları,
Kara toprağa girmişti yavruları.
Arkasından veriliyor selâlar,
Şehidlerimize tüm ülke ağlar.
Sele dönmüştü gözyaşlarımız,
Eğilmedi cephede başlarımız.
İlham almıştı hepsi de Bedir'den,
Saldırdılar küffara hep birden.
Gözümde canlandı Bedir'le Uhud,
Onbeşliler oldu bizlere umud.
Yürümüştük başımız dik olarak,
Şehidler sancağında toplanarak,
Düştük Hazret-i Hamza'nın ardına,
Sahip çıktı şehidlerim yurduna.
Hazret-i Hamza'ya komşu yolladık,
Onlarla ezanımızı kolladık.
Susmayacaktı artık ezanımız,
Dalgalanacak gayri bayrağımız.
Kavuşuyorduk sayısızca şehide,
Sahip çıktı Türk milleti tevhide.
Olmuştuk bizler İslamın kalkanı,
Geberttik Müslümana yan bakanı.
Gösterdik bunu tarih boyunca,
İslam güçlenmişti Oğuz soyunca.
Ediyor bu olay tekrar tekerrür,
Yaşayacak bu milletim her an hür.
Vatanımızı sevdik ölesiye,
Yiğitlerimize yazdık mersiye.
Türk milletiydi İslamın kılıcı,
Bu topraklar oldu Türk'e kalıcı.
Yaşadık hem acıyı, hem sevinci,
Kuvvetliydi insanımın direnci.
Düşmana karşı durmuştuk top yekün,
Bir zaferidir Çanakkale Türk'ün.
Duyurduk haberi Çanakkale'den,
Şehidimiz vardı bütün her evden.
Sönmesin diye bizim tüten ocak,
Can verilirdi bunun için ancak.
Bu vatanın her karış toprağından,
Yürüyorduk ovasından, dağından.
Düşman üstüne şimşek gibi çaktık,
Hürriyet ateşini hemen yaktık.
Destek olmuştuk, yediden yetmişe,
Selâm olsun bizden bütün geçmişe.
Şehit kınalı kuzularımıza,
Destanlar yazan yavrularımıza.
Çanakkale geçilmez diyenlere,
Bunun için orada ölenlere.
Allah'tan hepsine rahmet diyelim,
Ruhlarına Fatiha gönderelim.
Şairin dediği gibi dur yolcu!
Sen de öde üstüne düşen borcu.
Bastığın her yerde şehidler yatar,
Onlar toprağa maneviyat katar.
Sakın ha, abdestsiz basma oraya,
Şehidlerimiz uçmuştu Mevlâ'ya.
Oku şehidlere sen de Yasin'i,
Şad edelim ruhlarının hepsini.
Ödeyelim onlara borcumuzu,
Korumuştu hepsi de yurdumuzu.
Cennet vatan uğruna ölenleri,
Vatanı ve milleti sevenleri,
Çanakkale'de kurşun atanları.
Unutma sen orada yatanları,
Verdik bizler çetin mücadeleyi,
Anlattık sizlere Çanakkale'yi.
Tarihimizde alıyor yerini,
Anlayalım oranın değerini.
Çanakkale'de geçilmez bendimiz,
Gurur kaynağımızdır bu cengimiz.
Türk tarihinin bir dönüm noktası,
Arslan gibi gürlemişti Ata'sı.
Atatürk'tü bu savaşın yıldızı,
Düşmanın içine soktuk bir sızı.
Görülmez dünyada bu savaşın eşi,
Serildi oraya düşmanın leşi.
Demir yumruk olmuştu Türk milleti,
İlelebed yaşayacak devleti.
Bu devleti hiç kimse yıkamaz,
Al bayrağıma kimse yan bakamaz.
Mete Han'dan geliyordu bu bayrak,
Çanakkale'mizde dalgalanarak,
Türk milletine veriyordu gurur,
Bizim içindi bu en büyük onur.
Düşmez bu bayrak hiçbir zaman yere,
Selâm olsun toprakta yatan ere.
Yürümüşlerdi tekbir getirerek,
Cennete uçuyorlardı gülerek.
Gidiyorlardı Peygamber'imize,
Emanet ettiler ülkeyi bize.
Düşmanları durdurmuştu azmimiz,
Sevinç gözyaşı dökmüştü gazimiz.
Yaşasın kahraman Türk neferi,
Yaşattı milletime bu zaferi.
Koruduk Türkiye'min toprağını,
İndirmedik gönderden bayrağını.
Çanakkale zihinlere kazınsın,
Destanları her devirde yazılsın.
Okusun bunu bütün gençlerimiz,
Var olsun kınalı yiğitlerimiz.
Şehidler ölmez, bu vatan bölünmez,
İspatladık Çanakkale geçilmez.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
ŞAİR
MESUT KILIÇOĞLU
ÇIKACAK OLAN 822 SAYFALIK ?ALTAYLARDAN TUNA'YA KIZILELMA'YA TÜRKLER TÜRK TARİHİNİN BAŞTAN SONA DESTANSI ANLATIMI? ESERİMDEN ÇANAKKALE DESTANIYLA İLGİLİ BİR BÖLÜM
Yazar: Altaylardan
BATTIK BATIYORUZGaribanların evlerinin önünde bir araba,
Çoğu evin önünde yeni model araba,
Evinin iki katı paraya, son model araba,
Battık, batıyoruz, yok mu bizi kurtaracak.
Beyimizin derdi son model, telefon araba,
Hanımının derdi kuaför, telefon, araba,
İkisinin derdi gösteriş, çocukların hayali araba,
Battık, batıyoruz, yok mu bizi kurtaracak.
Bey Efendi, Hanım Efendi çalışıyor,
Çocuklar özel kreşlerde büyüyor,
Aile büyükleri huzur evinde huzur arıyor,
Battık, batıyoruz, yok mu bizi kurtaracak,
Yüce Yaratanımıza şükrümüz yok,
Helali- Haramı arayıp soran yok,
Eş, dost, aç mı arayıp soran yok,
Battık, batıyoruz, yok mu bizi kurtaracak.
Haramlarla zehirleniyoruz, derman arıyoruz,
Paramızla kendimizi, çevremizi zehirliyoruz,
İçki içip, şerefi meyhanelerde arıyoruz,
Battık, batıyoruz, yok mu bizi kurtaracak.
Besmelesiz işimiz, hayırsız,
Helaller şifalı gıdalarımız,
Haramlar zehirler, şifa bekleriz,
Battık, batıyoruz, yok mu bizi kurtaracak.
Yazar: CECO
KERVANIN GÖÇERTestini doldursan, akarken çeşme,
Bakmışsın güz gelir, kervanın göçer.
Boş hayale dalma, gaflete düşme,
Bakmışsın güz gelir, kervanın göçer.
x
Yüklediysen eğer, sende yuvanı,
Selamete gider aşkın kovanı,
Kervanbaşı çeker, yürür kervanı,
Bakmışsın güz gelir, kervanın göçer.
x
Allah'ın emrine uyan ol gönül,
Büyüğü küçüğü sayan ol gönül,
Gaflete düşme de, ayan ol gönül,
Bakarsın güz gelir kervanın göçer.
x
Kokusu sevilir her daim gülün,
Doğru insan olmak, senin hep rolün,
Kervana uymazsan savrulur külün,
Bakmışsın güz gelir, kervanın göçer.
x
Özbekoğlu haktan, tavizkar olma,
Haktan ayrı sözü, zihnine alma,
Katarın yoldayken, sen geri kalma,
Bakmışsın güz gelir, kervanın göçer.
x
18.03.2024 Konya
Durmuş Ali ÖZBEK
x
https://edebiyatevi.com/yazi/283834/kervanin-gocer
Yazar: dalim
En Yeni Düz Yazılar
GAZZE'DE KATLİAMGAZZE'DE KATLİAM
Geçen haftaki köşe yazımda, Ortadoğu uzun zamandan beri savaş alanına dönüştüğünü. Zaman zaman Suriye, İran, Lübnan, Afganistan şimdi de savaşın eksik olmadığını İsrail ve Filistin ile çeşitli sorunlar yaratılarak devam edeceğini söylemiştim.
Korkulanın ilki hastaneye düzenlenen saldırıyla gerçekleşti. Filistinli sağlık yetkilileri, Gazze'de El Ehli Hastanesi'ni vuran "İsrail hava saldırısı yüzünden yüzlerce kişinin öldüğünü" açıkladı.
Hamas saldırıda 500 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.
İsrail ise hastanenin "Gazze tarafından fırlatılan ve kısa düşen bir roket tarafından vurulduğunu" savundu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hastanenin vurulmasına Filistin'de bulunan "İslami Cihad'ın başarısız füze atışının" neden olduğunu iddia etti.
Hamas'ın siyasi işler sorumlusu İsmail Haniye ise El Ehli Hastanesi'ne gerçekleştirilen saldırıdan ABD'yi sorumlu tuttu.
Saldırı sonrası Arap liderlerle görüşmesi iptal olan Biden, sabah saatlerinde İsrail'in başkenti Tel Aviv'e gitti. Biden uçağından inince Netanyahu tarafından karşılandı
ABD başkanı şunları söyledi: "Gördüğüm kadarıyla bu, siz değil, diğer ekip tarafından yapılmış gibi görünüyor. Ama dışarıda bundan emin olmayan bir sürü insan var; bu yüzden pek çok şeyin üstesinden gelmemiz gerekiyor."
ABD'nin İsrail'i desteklemeye devam edeceğini söyleyen Biden, Netanyahu'ya "Bundan sonra ne olacağı konusunda tartışmayı sabırsızlıkla bekliyorum" dedi. Biden, İsrail'de olmaktan gurur duyduğunu da sözlerine ekledi.
Bu saldırlar ardından dünya liderlerinden tepkiler gelmeye devam ediyor. Rusya dışişleri bakanlığı yaptığı açıklamada, ?Bir kez daha, çatışmanın taraflarını savaş faaliyetlerini derhal azaltmaları ve uluslararası insancıl hukuka saygı duymaları yönünde çağrı yapıyoruz. Rusya'nın, sivillere yönelik her türlü şiddetin, tıbbi tesislere ve diğer sivil altyapıya yönelik saldırıların kabul edilemezliği konusundaki ilkeli tutumunu bir kez daha teyit ediyoruz? ifadesi kullanıldı.
Almanya Başbakanı Scholz, "Masum siviller yaralandı ve öldürüldü. Düşüncelerimiz kurbanların aileleriyle birlikte" diye yazdı.
Birleşmiş Milletler temsilcisi Guterres, "Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'de sivillere yönelik saldırılarını kınadığını" söyledi. BM Genel Sekreteri, "Ancak bu saldırılar Filistin halkının toplu olarak cezalandırılmasını haklı gösteremez" dedi.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, "Gazze'den gelen haberler korkunç ve kesinlikle kabul edilemez. Bu olayda ve her durumda uluslararası hukuka saygı gösterilmesi gerekiyor. Savaşlarla ilgili kurallar vardır ve bir hastaneyi vurmak kabul edilemez" dedi.
Mısır, "Hava saldırısını en güçlü şekilde kınıyoruz. Uluslar arası toplumun acil müdahalesi gerekiyor." açıklaması yaptı
İran Dışişleri Bakanlığı, yüzlerce "silahsız ve savunmasız insanın" ölümünü ve yaralanmasını kınayarak, bunun "vahşi bir savaş suçu" olduğunu söyledi.
Dünyada bu tepkiler gelirken, Türkiye'den de tepkiler yükseldi.
Türkiye'de, İsrail'in Gazze'deki hastaneye yönelik saldırısında yaşamını yitirenler için 3 günlük ulusal yas ilan edildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda "Çoğu çocuk ve masum sivillerden oluşan binlerce şehidimize duyduğumuz saygının bir gereği olarak ülkemizde 3 günlük milli yas ilan edilmiştir" ifadelerini kullandı.
TBMM'de okunan 6 partiden ortak bildiride "Bütün parti grupları ve milletvekilleri olarak bu vahşetin durdurulması için dünya parlamentolarını tutum ve inisiyatif almaya davet ediyoruz" ifadeleri yer aldı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Lafı eğip bükmeye hiç gerek yok. İsrail, insanlığa karşı suç işlemiştir. Bunun adı cinayettir, katliamdır. Lanetliyorum" ifadesini kullandı.
Emek Partisi, "Bu kan durmalı, Filistin halkına yönelik abluka kaldırılmalı. Emperyalistler bölgeyi terk etmelidir" dedi.
Türkiye İşçi Partisi'nden (TİP) yapılan açıklamada ise "Filistin toprakları üzerindeki işgale, Filistin halkına karşı katliama ve soykırıma sessiz kalmayacağız!" denildi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise, "İsrail devleti Gazze'deki El-Ehli Baptist Hastanesi'ni bombalayarak yüzlerce insanı katletti! İsrail devleti tüm dünyanın gözü önünde insanlık suçu işliyor. Ortadoğu'da ve tüm dünyada savaşa topyekün karşı çıkılmalıdır" ifadelerini kullandı.
Öyle görülüyor ki genelde Ortadoğu, özelde Filistin İsrail savaşı birçok katliamlarla devam edileceği görülüyor. Başta Amerika olmak üzere birçok Avrupa devletleri ve birçok devletler de bu katliamlara karşı sessiz kalıyor. Yaşananlar insanlık sucudur. Sessiz kalmakta dilsiz şeytanı oynamaktır. Katliamları onaylamaktır diye düşünüyorum?
Yazar: öğretmen
FİLİSTİN & İSRAİL SAVAŞ...FİLİSTİN & İSRAİL SAVAŞI
Ortadoğu uzun zamandan beri savaş alanına dönmüş durumda. Bazen İsrail, Filistin, Suriye, İran, Lübnan, Afganistan çeşitli şekillerde sorunlar yaratılarak bugüne kadar savaş eksik olmadı. Bundan sonra da sorun olmaya devam edileceğine benziyor.
Ama bugünkü konumuz Hamas İsrail arasında meydana gelen saldırı ve sonrası gelişmeler olacak.
2007 yılından bu yana havadan, karadan ve denizden İsrail'in kuşatmasında.
Halen terör listesinde bulunan Hamas'ın 7 Ekim Cumartesi günü İsrail''e yönelik saldırıların ardından İsrail hükümetinin Gazze için ?'topyekün abluka'' uygulama kararı alarak savaşın fitilini ateşlemeye başladı.
Başta elektrik, gıda ve akaryakıt olmak üzere temel ihtiyaçların kesileceğini söyledi.
Son olarak ta Enerji ve Altyapı Bakanı Israel Katz, İsrail'den Gazze Şeridi'ne giden su kaynaklarının da derhal kesilmesi emrini verdiğini söyledi.
Bu durum karşısında, Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşları ve insan hakları örgütleri, insanlar için günlük hayatın devamı konusunda çok zor olduğunu vurgulayarak Gazze'de İsrail'in aldığı yeni kararın vahim olduğunu açıklamasında bulundu. "son derece vahim" insani durumun "katlanarak kötüleşeceğini" gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini açıkladı.
Gazze Şeridi'ne yönelik harekatın kısa süre içinde büyüyerek devam edeceğini çeşitli kaynaklarca ifade ediliyor. İsrail yetkilileri, Hamas'ın askeri kapasitesini yok edeceklerini açıkça dile getiriyor.
İsrail beklenen kara harekatı için Gazze sınırına yüz binlerce asker yığdı,
Şimdiye kadar yapılan karşılıklı saldırılarda İsrail'de 1200, Gazze'de 900'den fazla kişi öldü.
Gazze'deki tek elektrik santralinin yakıtının bugün tükeneceği açıklandı. İsrail Başbakanı Netanyahu ve muhalefet lideri Gantz 'olağanüstü hal hükümeti' kurmak üzere anlaşmaya vardığını açıkladı.
Savaşın gerçek yüzü kendini göstermeye başladı. Ölüm, yokluk, yoksulluk, gözyaşı her tarafta kol geziyor. Başta temel insani ihtiyaçlar olmak üzere birçok ihtiyaçlar karşılanamaz durumda.
İsrail'in 9 Ekim'de Gazze'yi tamamen kuşatma emri vermesinden iki gün sonra, saat 14:00 civarında tüm bölgede elektrik kesildi.
Edinilen bilgiye göre, Gazze'ye yapılan saldırılar mülteci kampında yaşayan sivilleri de etkiliyor. Gazze'nin kuzeydoğusundaki kalabalık Cebaliye Mülteci Kampı yıkımla karşı karşıya kaldı. İnsanlar yıkılan evlerinden canlarını kurtarmaya çalışarak kamptan kaçmaya başladı.
İsrail'in yoğun bombardımanına defalarca maruz kalan kampta hayat yokmuş gibi görünüyor. En şanslı olanlar, yanlarına battaniye veya kıyafet alabilenler olduğu söyleniyor.
Hamas İsrail savaşı ve Gazze'de yaşananlara bakacak olursak kısaca bakacak olursak şunlar görünür.
Hamas 7 Ekim'de İsrail'e karşı benzeri görülmemiş bir saldırı düzenledi. Gazze Şeridi yakınındaki farklı noktalardan İsrail'e giren militanlar yüzlerce kişiyi öldürdü ve onlarca kişiyi rehin aldı. İsrail'in verdiği kanlı yanıtla birlikte gerilim bir savaşa dönüştü.
Peki Hamas'ı kim kordu? Hamas, 1987 yılının Aralık ayında İsrail işgaline karşı çıkan ilk büyük ayaklanma dalgası Birinci İntifada sırasında, Müslüman Kardeşler'in Filistinli üyeleri tarafından kuruldu.
Hamas veya resmi adıyla İslami Direniş Hareketi, Gazze Şeridi'ni kontrol ediyor. Bugün İsrail tarafından işgal edilen topraklarda İslami bir devlet kurmayı amaçlıyor.
Hamas, 2007'de Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi'yle (El Fetih) yaşanan askeri çatışmanın ardından Gazze'nin kontrolünü ele geçirdi.
Önemli sorulardan biri de Filistin hangi bölgede oluşuyor? Batı Şeria ve Gazze, Filistin toprakları olarak biliniyor. Bunlara ek olarak tarihte Filistin olarak anılan devlet Doğu Kudüs ve İsrail'i de kapsıyordu.
Bir başka soru da Hamas'ın son saldırıları ne kadar ciddi? BBC'nin Orta Doğu konusunda deneyimli editörü Jeremy Bowen, Hamas'ın Gazze'den gerçekleştirdiği operasyonun, bir neslin gördüğü en iddialı operasyon olduğunu söylüyor.
Aynı zamanda bu, İsrail'in karşılaştığı en ciddi sınır ötesi operasyon.
Hamas militanlarının Gazze'yi İsrail'den ayıran dikenli telleri birçok noktadan geçtiği operasyon, Orta Doğu'da büyük bir savaşla anılan bir günün 50'inci yıldönümünde yapıldı.
Saldırıda İsrail istihbaratın hatası var mı? Sorusu akıllar karıştırmaya devam ediyor.
Gazze ile İsrail arasındaki sınır hattı boyunca kameraları, yer hareketini izleyen sensörleri ve düzenli ordu devriyeleri var.
Dikenli tellerle kaplı sınırın, tam olarak bu saldırıdaki gibi bir sızmayı önleyebilecek bir "akıllı bariyer" olduğu varsayılıyor.
Ancak Hamas militanları bu sınırı buldozerlerle, tellerde delikler açarak, deniz yoluyla veya paraşütlerle aşarak İsrail'e girdiler.
Son olarak da Hamas İsrail savaş sonrası Filistin'de nelere sebep olabilir ? Hamas'ın silahlı kanadı El-Kassam Tugayları Komutanı Muhammed Deyf Filistinlileri ve diğer Arapları "İsrail işgalini silip süpürmek için" operasyona katılmaya çağırdı.
Hamas'ın silahlı kanadı El-Kassam Tugayları Komutanı Muhammed Deyf Filistinlileri ve diğer Arapları "İsrail işgalini silip süpürmek için" operasyona katılmaya çağırdı.
İsrail ordusu büyük miktarda asker takviyesi yapılması emrini verdi. Gazze'ye yönelik yoğun hava saldırılarının yanı sıra, buraya kara operasyonu planladığını da belirtti.
Öyle görülüyor ki; bu savaş birçok olası gelişmelere gebe. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, savaşın haklı olanı yoktur. Savaş açlık, yokluk, yoksulluk, acı, gözyaşı demek. En kötü barış en iyi savaştan iyidir?
Yazar: öğretmen
MERSİN YAŞA-DER KURULDUMERSİN YAŞA-DER KURULDU
Bu haftaki köşe yazımı kurucusu ve başkanı olduğum YAŞA-DER'in (Yazar Şair Ve Sanatçılar Derneği) Mersin derneğinin kuruluşuna ayırmak istedim.
Sivil toplum kuruluşu olan derneklerin önemine değinerek başlamak istedim. Dernekler, insanların belli bir amaç için bir araya gelerek oluşturduğu topluluklardır.
Dernekler herhangi bir kazanç amacı gütmeyerek toplumun faydasını gözetirler. Toplumun çıkarlarının bireysel çıkarlardan daha önemli olduğunu belirten dernekler her alanda kurulabilmektedir. Dernek kurmak için, önceden izin alınması gerekmemektedir.
Derneklerde amaç da şöyle açıklanabilir; Dernekler, kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturulan, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.
Sivil toplumun, özellikle demokrasinin devamında artan bir tanesine sahiptir. Sivil toplumun demokraside sahip olduğu bu özel önem, bireyler, partiler, dernekler ve diğer sivil toplum birimleri ile bu birimlerin demokratik katılımdaki rolünden kaynaklanmaktadır.
Demokrasinin temeli, hak ve özgürlüklere dayanmaktadır. Bu hak ve özgürlüklerin devlet tarafından kısıtlanması karşısında, sivil toplumların tepkilerini demokratikleşme dile getirerek, devlete yol göstermeyi amaçlar.
Sonuç olarak demokratik bir devlet ve toplum oluşturmak için devlet ve sivil toplum birlikte hareket eder. Sivil toplum kurumlarının günümüzdeki rolü, etkili bir siyasi baskı aracı olarak üstlendiği rol ve toplumsal değişim ve gelişim için büyük öneme sahiptir.
Bizler de bu toplumsal amaçlar doğrultusunda YAŞA-DER'i kurduk. Bir yıllık gibi kısa süre içinde üye sayımız 2700 kişiye ulaştı. Kuruluş aşamasında., amaçlarımız doğrultusunda kendimize;
1 - Kısa vadede
2 - Orta vadede
3 - uzun vadede hedefler belirledik.
Kısa vadede; yazar şair ve sanatçıları bir grupta toplama., bir araya gelen şairlerle antolojiler çıkarmayı amaçladık. 5 ay gibi kısa bir sürede, her biri 20 şairden oluşan Antoloji 1-2-3- serilerini çıkardık.
Bunu Ankara'da yapmış olduğumuz şairlerle buluşma., tanışma ve imza günü etkinliğiyle pekiştirerek, katılımcı şairlerimizin başarılarını ONUR ÖDÜLÜ plaketiyle taçlandırdık..
Ardından antoloji 4-5 çıkardık, şimdide antoloji 6 çıkarıyoruz. Mersin'de 29 Ekim pazar günü antoloji 1-2-3-4-5-6'da yer alan şairlerle tanışma ve imza günüyle büyük katılımlı bir etkinlik düzenleyerek başarılarını ONUR ÖDÜLÜ plaketleriyle pekiştireceğiz.
29 Ekim 2023 yılında yapılacak etkinlikte, bizlere salon vb konularda desteğini esirgemeyen Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah ÖZYİĞİT başta olmak üzere tüm belediyelere teşekkür ederiz.
Ayrıca yapacağımız etkinliğe başta Mersin'deki belediyeler başta olmak üzere tüm toplumsal demokratik kuruluşlar (TSK)
Etkinliğimize davetli olduklarını vurgulamak isterim.
Kısa vadede yapılacak çalışmalardan sonra şimdide orta vadede yapılacak çalışmalara çok kısa değinmek isterim.
Orta vadede; Türkiye'nin birçok yerinde YAŞA-DER (Yazar Şair Ve Sanatçılar Dernekleri) ni kurduk. Bu dernekleri daha da yaygınlaştırarak kurmaya devam edeceğiz.
Uzun vadede: Türkiye'nin çeşitli yerlerinde kurulan dernekleri bir çatı altında toplayarak YAŞA-DER FEDERASYONU kurmayı hedefliyoruz.
Bunun içindir ki, derneklerin toplumdaki rolü ve önemi her geçen gün artmaktadır. Bunun için, dernek kurma özgürlüğü temel insan hakları ve özgürlüklerinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmiştir.
Ama şunu da önemle vurgulamak isterim; Ülkemizde maalesef her on yılda bir darbelere maruz kaldığı için, sivil toplum kuruluşları (STK) da bu darbelerden nasibini alıyor. Tepeden verilen haklar, tepeden de alınması kolay oluyor.
Bu durum şöyle özetlenebilir; Sivil toplumun çok eski bir geçmişi vardır. 2. Dünya Savaşından sonra olmuştur. Birleşmiş Milletlerin 1948 de kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi dernek kurma özgürlüğünü temel insan hakları arasında saymıştır.
Ülkemizde, ilk olarak 1924 Anayasası dernek kurma özgürlüğünü güvence altına almıştır. Ancak 1925 yılında Cemiyetler Kanununda yapılan değişikliklerle hükümete dernekler üzerinde geniş bir denetim yetkisi verilmiştir.
1938 yılında derneklerle ilgili Cemiyetler Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun cinsiyet ve sınıf esasına dayalı dernek kurulmasını yasaklıyor, ayrıca, bu kanun hükümete de dernek kapatma yetkisi veriyordu.
Çok partili demokratik sisteme geçildikten sonra, 1946 yılında dernekler kanununda yapılan değişikliklerle bu kısıtlamalar büyük ölçüde kaldırılmıştır. 1947 yılında da sendikalar kurulmasına ilişkin kanun çıkarılmıştır.
1956 yılında yeniden kısıtlanmıştır.1961 Anayasası dernek kurma özgürlüğünü yeniden güvence altına almıştır. Sendika kurma hakkı, 1961 Anayasasında ayrıca düzenlenmiştir. O tarihte kamu çalışanlarına da sendika kurabilme hakkı verilmiştir.
Ancak bu hak daha sonra 1971 değişiklileri ile kaldırılmıştır.1982 Anayasası ile dernek kurma hakkını kısıtlamaları içeren yeni dernek kurma kanunu askeri cunta zamanında kabul edilmiştir. Bu kısıtlamalar pek çok eleştiriye yol açmıştır.
2001 Anayasa değişikliğinden sonra 2004 yılında bugünkü Dernekler Kanunu çıkarılmıştır. Yeni Dernekler Kanunu ile taraf olduğumuz uluslar arası sözleşmelere uygun düzenlemelerin bir kısmı kabul edilmiştir.
Buna göre herkes önceden izin almaksızın dernek kurabilir ve bunlara üye olmak ya da üyelikten çıkmakta herkes özgürdür.
Anayasanın 10. maddesi doğrultusunda herkes kanun önünde eşittir ve derneklerde dâhil olmak üzere herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Devlet ve idari makamlar bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.
Temel insan hakları bağlamında, dernek kurmak, üye olmak ve dernek olarak faaliyet bulunmak özgürlüğü uluslar arası sözleşmeler tarafından korunmaktadır.
Umarım bundan böyle sivil toplum kuruluşları 10 yılda bir darbeyle karşı karşıya kalmadan demokratik görevlerini yerine getirirler?
Yazar: öğretmen
YILMAZ GÜNEY VE LİNÇ Gİ...YILMAZ GÜNEY VE LİNÇ GİRİŞİMİ
Geçen haftaki köşe yazımda, Yılmaz Güney'in sanatçı kişiliği, Türkiye ve dünya sinemasına katmış olduğu değer, sanatın toplumsal gelişme ve değişimlerde oynadığı rol ve önemine vurgu yapmıştım.
Yılmaz Güney'i 39.ölüm yıl dönümünde anarken, iktidara bağımlı medya kuruluşları, sanata ve sanatçıya karşı özelde de Yılmaz Güney'e karşı yeni bir linç kampanyası başlatmış durumda. Ben de anlamda bu haftaki köşe yazımı bu konuya ayırmak zorunda kaldım.
Elbette tüm sorunlar tartışıldığı gibi, Yılmaz Güney de tartışılabilir. Ama burada ki amaç, sorunu tartışma değil, burada hedeflenen, derinleşen ekonomik ve siyasi sorunların üstünü örtmek, tüm dikkatleri başka alanlara çekmek olarak görülüyor.
Bu oyunun ilk fitili oyuncu Farah Zeynep Yılmaz Güney'in ?kadın döven? biri olduğu açıklama sonrasıyla ateşlendi. Ardından, Fatih Altaylı da 23 yıl önce yazdığı ve Güney'i ?Türkiye'nin Avrupa'daki imajını yerle bir eden bir katil? olmakla suçladığı yazısını yeniden hatırlattı.
Konu hakkında, iktidarın ideolojik yayın organı Yeni Şafak'ın yazarı İsmail Kılıçaslan, sanat ve sanatçıya karşı tutumunu şöyle ortaya koyuyordu: ?Yılmaz Güney isimli tanrılarının fanusunda hafif bir çatlak oluştu. Darısı Mahir'inden Deniz'ine diğer tanrıların başına? Diyerek yarınlarda sıranın Deniz'e Mahir'e geleceğini açıkça ifade ederek hedef göstermiş oluyordu.
İktidarın ideolojik yayın organlarından bir diğeri Akit Yazarı Ali Karahasanoğlu; Deniz, Hüseyin ve Yusuf'un (üç fidan) ve Yılmaz Güney'in halk arasında ?kahraman' olarak görülmesinden duyduğu rahatsızlığı ortaya koyup onların temsil ettikleri değerlere kinini kusmaya devam ediyordu.
O yüzden tartışmanın nasıl başladığından bağımsız olarak iktidarın medyadaki memurlarının şimdi linç girişimine yanıt verecek durumda olmayan ?zayıf halka? olarak gördükleri Yılmaz Güney'e karşı sürdürdükleri bu saldırı, toplumu kendi sanatsal-kültürel-ideolojik politikalarına uygun bir biçimde dönüştürme hedefinden bağımsız düşünülemez. Yapılanlar İktidara paralel söylemlerle pekiştiriliyordu.
İktidarı 21 yıllık egemenliğe rağmen kendi hedefine ulaşamıyor, Erdoğan'ın deyimiyle ?Fikri iktidarını tesis edemiyor.? Çıkmazı yaşanmaya devam ediliyor.
Yönetmen ve oyuncu Yılmaz Güney'in ölüm yıl dönümünde oyuncu Farah Zeynep Abdullah'ın yorumu üzerine başlayan kadına şiddet tartışmalarına Nagehan Alçı da katılmıştı. ?Şiddet konusunda aleyhine yazılanlar doğru. Bunlar defalarca da yazıldı? diyen Alçı, ?Fakat şu konjonktürde Güney'e Farah Zeynep'le başlayan saldırı kampanyasının sebebi Güney'in Kürt olması. Olayın özü bu? ifadelerini kullandı.
Habertürk yazarı Nagehan Alçı, kendisine yönelik "Böyle aptalca bir hukuk anlayışı geliştirilebilir mi!" diyen Fatih Altaylı'ya köşesinden yanıt verdi.
Alçı'nın "Kadın aleyhtarlarına açık mektup" başlıklı yazısı şöyle; ?' Türkiye'de birçok sektörde ama özellikle medyada hala erkek tahakkümcülüğü çok güçlü. O nedenle, kadın meselesiyle ilgili yazılarımdan sonra cinsiyetçi erkek köşe yazarlarının saldırılarına uğramam da çok doğal. Fatih Altaylı'nın Çarşamba günkü yazısı da üslup olarak tam bu türden bir yazı.
Mesele sadece Altaylı değil. ?Erkek tahakkümü rejimi'nin değişmemesi için hem muhafazakar hem laik kanatta hem siyasette hem medyada kadınları hedef alan daha çok işler yapılacağını unutmayalım. Kadın aleyhtarlığı bu ?ortalama Türkiye erkek tipi'nin kanına işlemiş. Kadın haklarından yana gözükseler bile içlerinde o cinsiyetçi faşizm dipdiri duruyor.
Fakat çok şükür ki kadına karşı şiddetin bir örneği olan tahakkümcü yazarlar artık kadınlar tarafından büyük tepki görüyor. Cinsiyetçiliğin ırkçılık gibi bir hastalık olduğunu bu ülkenin erkeklerine biz kadınlar öğreteceğiz. Fakat her şeyden önce de erkeklerdeki kadın aleyhtarlığının ince taktikleri konusunda kendimiz bilinçleneceğiz.
Aramızdaki tüm siyasi farklılıkları hatta zıtlıkları paranteze alarak, kadınlar olarak özgürleşme ortak zemininde bir bütün olacağız. Zaten kadın hareketi ve kadın mücadelesi özünde bu demektir.'' Şeklinde açıklamalarda bulunuyordu.
Konu hakkında en net açıklama yılmaz Güney'in eşi Fatoş güneyden geliyordu. Bir gazetecinin Yılmaz Güney kadına şiddet uyguluyor muydu? sorusunu şöyle yanıtlıyordu; ?'Yılmaz Güney kadınlara şiddet uyguluyordu, gibi göstermesi de belgeseldeki yanlışlardandı. Güney, filmlerinde kadın konusuna parmak basmış bir insandır. Bir kadının çıkıp da ?Yılmaz Güney beni dövdü? diyebileceğine (o belgeselde söylenen dışında) inanmıyorum.'' Şeklinde açıklık getiriyordu.
Zaman zaman siyasi parti liderleri, sanatın ve sanatçını toplumsal gelişme ve değişimlerdeki önemini bildikleri için, sanat ve sanatçıyı kendi çıkarlarına uygun kullanmayı da ihmal etmiyor.
Sanat ve sanatçıya bakış konusunu hakkındaki düşüncesini, 20 Mart 2010'da Dolmabahçe'de 77 sanatçıya verdiği kahvaltıda şöyle dile getirmişti: ?Eğer bu ülkenin otoriteleri, Yılmaz Güney'in filmlerine kulak vermiş olsalardı, inanın Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi.? Şeklinde açıklamada bulunmuştu.
O zamda siyasi parti lideri bu açıklamayı yaparken paralel ideolojik basın yayın kuruluşları hararetle bunu sanat ve sanatçı adına alkışlıyorlardı. O gün bu tutumlarıyla sanat ve sanatçıya verilen değere dem vuruyorlardı.
Bugün ise gelinen durum tam tersini gösteriyor. Öyle anlaşılıyor ki, şimdiden ilerde yapılacak yerel seçimlerde, seçmenden nasıl oy alınacağı hesapları yapılıyor. Sanat ve sanatçıya verilen değerin ne kadar etkili olacağını seçim dönemi ve sonrası hep beraber göreceğiz diye düşünüyorum.
Yazar: öğretmen
ZİL ÇALDIZİL ÇALDI
Uzun bir yaz tatili dönemi sonunda 2023-2024 eğitim ve öğretim yılı başladı. Öğretmen ve öğrenciler bu sevinci birlikte paylaşıyor.
Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki yaklaşık 20 milyon öğrenci ve 1,2 milyona yakın öğretmen için 2023-2024 eğitim öğretim yılı bugün başladı
Bu yıl eğitim ailesine katılan 45 bin yeni öğretmenden 21 bin 560'ı Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaşandığı bölgede görev yapacak.
11 ilde 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen büyük felaket can ve mal kayıplarına sebep oldu. Eğitim-öğretim amaçlara uygun yapılamadı. Halen deprem bölgesinde okullar eğitim ve öğretime maalesef hazır değil.
Öğretmenler yarının geleceği çocuklarımızla beraber yeniden eğitim ve öğretim görevine başlama sevincini maalesef deprem bölgesinde yaşanan felaket ve eğitim-öğretimdeki yetersizlikler nedeniyle yaşayamıyor.
Öğrencilerde deprem sonrası yaşanan felaketin etkisi geçmiş değil. Son zamanlarda yaşanan ekonomik kriz, öğrencilerin okula başlama için okul ihtiyaçlarının karşılanamaması okul sevincini yaşamaya büyük engel gibi görünüyor.
Oysa öğretmen ve öğrencilerin eğitim öğretim yılına eksiksiz başlamaları gösterilecek başarı açısından inanılmaz öneme sahiptir. Eksik araç gereçlerle eğitime başlanması, başarıyı değil, başarısızlığı beraberinde getirmesi kaçınılmazdır.
Ben 41 yıl görev yapan bir eğitimci olarak, okullar eğitim- öğretim yılına başlarken bu mutluluğu büyük sevinçle yaşadım. Ama maalesef okula başladığı ilk günde, özellikle deprem bölgesinde çocukların gözlerinde ışıltı,
öğretmenlerin karanlıklara ışık tutan aydınlık yüreklerindeki sevinç ve mutluluğu, ne öğretmenlerde ne öğrencilerde görülmüyor. Halen herkes depremde yaşanan can ve mal kayıplarını yüreklerinde hissediyor.
Öğretmen ve öğrencilerin bireysel çabaları yaşanan büyük felaketlerin acı gerçeğine çözüm olamıyor. Devleti yönetenlerin gerekli tedbirleri zaman geçirmeden almaları gerekir.
Eğitimin toplumsal gelişmelerde ve değişimlerdeki rolü ve önemi sanılandan da önemlidir. ?'Eğitim, bireylerin düşünce yapısını geliştirerek, toplumun yapısını da dönüştürür. Bu dönüşüm sürecinde, eğitime yatırım yapmak ülke ve toplum açısından büyük önem taşır.
İyi bir eğitim, çocukluktan itibaren eğitim süreçlerine aktif katılan öğrencinin pek çok şeyin farkındalığına ulaşmasını sağlar. Kültür, toplum, bilgi, bilgi, kaynakları, bilinç ve dil, eğitim kapsamında öğrenilir ve farkına varılır
Sağlıklı bir eğitim sistemi, beraberinde güçlü ve nitelikli bir nesli ve tabii ki güçlü bir toplumu da meydana getirir. Güçlü eğitim sistemine sahip ülkeler, güçlü bir ekonomiyi ve sosyal koşulları da sunabilmektedir.
Elbette kaliteli bir eğitim, bireyi önceler ve toplum içinde yapabileceklerine odaklanır ve neticede o birey, yetenekleriyle, yaptığı işlerle bir şekilde toplumun gelişip ilerlemesine katılım sağlar.
Birey ve toplum etle kemik gibi birbirine bağlıdır. Bireyler ne kadar çok inisiyatif alırsa eğitimin kalitesi o kadar artar. Eğitimin amaçlarının da amaçlarına uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi, hem birey hem de toplum açısından gereklidir.
Gelişmiş ülkele
rde teknolojinin gelişmesi için bilimsel çalışmaya gereken önemi verirler. Geri kalmış veya geri bıraktırılmış toplumlarda durum tam tersinedir. Bilime değil, fıkıh okutulup manevî bilimler önem veriliyor.
Batı ülkeleri, kurdukları üniversitelerle, bilgili gençlik yetiştirip, bilim, teknoloji ve ekonomide dev adımlar atarken, geri bıraktırılmış ülkeler Öbür dünya işleriyle meşgul''
Demokrasisi gelişmiş toplumlarda suç oranları düşüktür. Demokrasinin gelişmediği veya otoriter rejimlerde suç oranı kıyaslanmayacak kadar fazladır. Yokluk, yoksulluk, soygun, talan mafya yasadışı işlerler kol gezer.
Yarının geleceği çocuklarımızı bilimin gerektirdiği şekilde yetiştiren öğretmenlerimiz sıklıkla bu baskılardan nasibini alıyorlar. Birçok öğretmenin görevine son veriliyor veya birçoğu sürgün ediliyor.
Değerli öğretmenler için yazmış olduğum şiirimi beğeninize sunuyor, keyifli okumalar diliyorum?
ÖĞRETMENİM
Öğretmenim ki
Yüreği kocaman yürekli
Ufku derya denizdi
Bize dünya durmadan
Döner dolanır derdi
Derken de
İçinde dönen dolapları
Birer birer güzelce eklerdi
**
Aslında bizim için
Yanan mum gibiydi
Işığıyla çevreyi aydınlatır
Ateşiyle kendini eritirdi
Doğrudan yana
Ne varsa bize öğretirdi
**
Bazen güvercinler çizerdik
Ağızlarda zeytin dalları
Kanat çırparlardı barışa
Zaman zaman
Şarkılar söylerdik
Bir ağızdan
Yayılırdı kulaktan kulağa
****
Günün sabahında
Günaydınla
Geçerdi tahta başına
Yemek molasında
Bir dilim peyniri
Veya
Birkaç zeytini
Paylaşırdı sınıf sofrasında
*****
Kim demiş ki boşuna
Bu birlik
Bu dayanışma
El ele omuz omuza
Kenetlendik yürüyoruz
Çizdiği aydınlık yolunda
******
Dil farkı
Din farkı bilmezdi
Şimdi anlıyorum ki
Türk'ü Kürd'ü Arab'ıyla
Güle oynaya
Yeni bir dünyaya
Gururla baksınlar isterdi
Muzaffer KALABA
Yazar: öğretmen
En Çok Okunanlar
Yeni Üyeler
- Aloharaaa
- yashoo33
- Efem
- emreoners
- sudem
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir